Günlerdir odamın sonuna kadar açık camından (üst komşu Gülseren iyi bilir, belki şimdiye ölmüş de olabilir) Nil Karaibrahimgil sesi yükselmekte... Söylediği, yazdığı, bestelediği her şarkıyı dinliyorum... Çekilen kliplerini izliyorum... Notlar alıyorum... Vs... Yani bu; ismi kadar kısa boylu, soyismi kadar uzun hayalî patikasıyla bir Nil yazısıdır.
Gördüğüm kadarı ile Nil'i seven çok sevmekte sevmeyen hiç sevmemektedir. Bu biraz acımasız aslında. Bir kaç gününüzü ona ayırdığınızda algılarının ne kadar açık, dikkatinin standardın üzerinde yadsınamayacak bir gerçek olduğu görülebilir. (Ben gibi bir Terazi burcu kadınıdır, sebep kesinlikle bu) Kendisini tv'de ilk gördüğüm zaman Hazırkart'ın çıkmasına denk düşer... Şapkası, postalları, şortu, renkli gözleri, uzun bakımsız saçları, 18'lik çıtır edası ile dağ, tepe, bayır bir şeylerin ardından giden ve şarkı söyleyen bir kız... Herkesin onun hakkında bir yorumu varken cool görüntüsü beni sessizliğe bürümüştür.
2002 yılına tekabül eden Nil Dünyası onun için bir ilktir. Çoğu kişi bu albümü diğerlerinden daha bir sevmiştir eminim. Çıkış şarkısı olarak belki de en akıllıca tercih yapılmış ve XL'a klip çekilmiştir. Parıltılı, oturaklı, farklı bir klip olmuştur bu Türk pop'u için. Yeniliktir. O dışarıdan izlediğim kızın bu kadar güzel sözler yazmış olabileceğini kendime oturup anlatmışımdır. İkna etmişimdir önyargımı. -Ta ki bir televizyon programında onu görene kadar. O cool, klibinde oturarak gitar çalan hatun bir süre sonra sırtına iki adet kanat takarak, garip, absürd kıyafetler giyerek, ortalarda "ben daha 17 bilemedin 18 yaşında gibiyim" diyerek afiş dağıtıyordu... Hayal kırıklığım bir yana önyargımının nisbetleri tahmin edilemez cinstendi... Kendimi haklı çıkartmak için oturup dinledim tüm albümü, akabinde "Kek" parçasının klibi dönmeye başladı tv'lerde...Artık kendimi ve Nil'i savunmam için bir sebep kalmamıştı. Vazgeçtim... Sonrasında çıkan albümüne kadar hiçbir şarkısını dinlemedim, klibini izlemedim. Hep aklımda XL klip görüntüleri kalsın istedim. Öyle de oldu...
Gördüğüm kadarı ile Nil'i seven çok sevmekte sevmeyen hiç sevmemektedir. Bu biraz acımasız aslında. Bir kaç gününüzü ona ayırdığınızda algılarının ne kadar açık, dikkatinin standardın üzerinde yadsınamayacak bir gerçek olduğu görülebilir. (Ben gibi bir Terazi burcu kadınıdır, sebep kesinlikle bu) Kendisini tv'de ilk gördüğüm zaman Hazırkart'ın çıkmasına denk düşer... Şapkası, postalları, şortu, renkli gözleri, uzun bakımsız saçları, 18'lik çıtır edası ile dağ, tepe, bayır bir şeylerin ardından giden ve şarkı söyleyen bir kız... Herkesin onun hakkında bir yorumu varken cool görüntüsü beni sessizliğe bürümüştür.

Genele baktığımızda Nil tatlı bir kız... Ben ise hala Nil'i sevip sevmediğimin kararını veremedim... Bu da kimsenin umrunda değildir eminim.
5 yorum:
Nil'e olan sevgim Rüzgar'la başladı... Gitme Yoksa'yla büyüdü. Evlenmek Gerek'le ağlattı. O istemiyorum pilav yapmak dedi ben gözümün yaşını silmeye yetişemedim. Ve son olarak Parçalı Bulutlu dedi bana... Hiç kimsenin bir şarkıda kullanmayı aklının ucundan geçirmediği kelimeleri yanyana getirdi bize şarkı yaptı. Biz ne yaptık; deli bu dedik. Sonunda ne oldu peki ben bu deliyi sevdim, sevmeyenler utansın...
"Bir kaç gününüzü ona ayırdığınızda algılarının ne kadar açık, dikkatinin standardın üzerinde yadsınamayacak bir gerçek olduğu görülebilir." dyerek bir de açıklama yapmışım bak :)
Yiğidi öldür hakkını yeme durumu yani...
Deli olarak asla nitelendirmedim ben mesela Nil'i. Nil daha çok şımarık..evet!
şahsen nil 1 onun ardından da göksel'in birbirine yakın tarzını beğeniyorum ben... nil çok hoş ve giyimi magazinciler tarafından rüküş seçilse de ben seviyorum her zaman gran tualet olacak diye birşey, yazılı bir kural yok ki!
ciddi ortamların neşe kaynağı... :)
keş meşş ben seviyorum NİL i ya bumudur budur abi
bu mudur'u ben de çok fazla sevdim bu yüzden "hakkını yedirmem" diyorum ya :D
Yorum Gönder