27 Eylül 2008 Cumartesi

Bu siteye DE erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir

İmeem mahkeme kararı ile engellenmiş.

Hatta;
"Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir"


Nasıl bir ülkede yaşıyoruz biz?

Arkadaşlar, bayramda bilgisayar başında olamayacağım bu sebeple şimdiden Ramazan (şeker )bayramınız mübarek olsun.

26 Eylül 2008 Cuma


Geçen gece bu fotoğrafı çektim. Sonra da çok fazla sevdim.

Külliyen Sağlık Saçmalığı

Bugün saat 11:10'da muayene olmak için Kocaeli Cevat Çetin sağlık ocağına gittim. Ayakta kayıt için sıra bekledim. Önümde 9-10 kişi varken ve saat 11:27 iken veznede duran bayan saat 13:30'a kadar doktorların hasta kabul etmeyecekleri bilgisini verdi. Yani ben doktorların 2 saat öğle tatili yapacakları sonucunu çıkarttım bu durumdan. O anda sıradan isyan homurtuları yükseldi. Bir sağlık kuruluşunda olmaması gereken bir durum bu. Külliyen saçmalık yani. Bunun üstüne ben de tabi duramadım ve söylenmeye başladım. Şikayet edeceğimi ve sağlık ocağına bunun yakışmadığını belirttim. Diğer kişiler sustular ve bu durumu kabullendiler. Sırada bulunan adamın bir tanesi çocuğunu okuldan izin alarak getirdiğini ve öğlen okuluna dönmesi gerektiğini belirtti ve vezne hanım da; "onu okul ile görüşeceksiniz" gibi sorumsuzca bir yanıt verdi. Merak ettim acaba bu bayan kaç kişiyi zor durumda bıraktı? Baba işyerinde izin almış gitmiş çocuğun okulundan da izin almış belki de öğle tatilini bu hususta harcayarak ilaç yazdırmaya gelmiş ve böyle bir cevapla karşılaşıyor. Bunun yanında kollarında yeni doğmuş bir bebekle kan aldırmak için gelen bir kadına "kan alımını bayramdan sonra yapıyoruz" cevabı dumur denizlerinde yüzmeme sebep oldu. Sonuç olarak; Allah kimseyi kimseye muhtaç bırakmasın hele ki ülkemin doktorlarına asla muhtaç bırakmasın. Merak ediyorum acil bir hasta gelmek zorunda kalsaydı ona da "13:30'da gelin" mi diyeceklerdi? Hangi sağlık ocağı saat 11:30'da öğle molasına çıkıyor? Yanlışım varsa düzeltin rica ederim.

Sonuç olarak kırk yılın başında gittiğim sağlık mekanından ilaç yazdırmaktan vazgeçerek evime döndüm.

Allah kimseyi doktor eline bırakmasın. Genelleme yaptım farkındayım. Üstüne alınması gerekenlerin mekanı belirtilmiştir.

Ego Testi

Bu sitedeki testi yapmanızı mutlaka tavsiye ediyorum =)

Sonuçları mı da yazayım tam olsun;

Ruh hali - Rahat

Zevk seçimin dış görünüşüne çok önem verdiğini gösteriyor.Dışarıya güzel gözüken kendi içinde de mutlu olur öyle değil mi?
Romantiksin ve doğanın sade güzelliklerinden hoşlanıyorsun. Uçsuz bucaksız tabiat manzaraları seni rahatlatıyor.
Müzik hayatının fonunda çalıyor. Odaklanmanı ve konsantre olmanı sağlıyor. "Off" düğmesine elin gitmiyor.
Sanata yaklaşımın oldukça klasik. Tarihe ve yüzyıllar boyunca yaşayan eserlere özel bir ilgin var. Gerçek sanatın zamana direnebilen olduğuna inanıyorsun.

Eğlence- Heyecan Peşinde

Tatilde deneyimi her zaman konforun önünde tutuyorsun.Gittiğin yönü tayin etme özgürlüğünü seviyorsun.
Küçük bir yakınlaşmadan başka hiçbir şey seni böyle heyecanlandıramaz. Aşk için asla yeterli zaman yok!
Tam bir doyumsuz!! Flört etmeye olan açlığın asla durulmaz. Aşk ve seks iştahın oldukça yüksek.
Seni rahatsız eden şey nedir? Etrafındakilerin daima bakımlı, sıkı vücutlu ve çekici gözükmelerini istiyorsun. Kilolu,tüylü,kıllı hiçbir şeye tahammülün yok.

Alışkanlık - Yeni nesil fanatik

İçten içe sağlıklı bir yaşam sürdürmek gerektiğininin farkında olsan da, günü geçirmek için ihtiyaç hissettiğin vazgeçilmezlerin var. Tam bir alışkanlık yaratığısın.
Evinde , farklı ve cesur tarzını yansıtmayı seviyorsun. Etrafındaki herşey sana kendini iyi hissettirmeli
Saf ve temiz - İçecek tercihin sağlığına önem verdiğini ve kendin için neyin faydalı olduğunu bildiğini gösteriyor.


Aşk- Klasik

Gerçek bir romantik ve biraz da hayalperestsin. Tamam hayat bir film olmayabilir ama öyle olduğunu düşünmenin ne zararı olabilir ki?
Özgürlük senin için aşk demek. Sevildiğini bilmenin keyfi düşünce ve sözlerini serbest kılıyor. Sen bir aşk böceğisin.


25 Eylül 2008 Perşembe

1- Bilgisayarınıza ne kadar iyi davranırsanız zorda kaldığınız vakit o da size kıyak geçebilir.
2- Eşya toplamak hiç bu kadar saçma olmamıştı. Pencereden aşağıya atasım geliyor. Anladım ki toza alerjim var, bu sebeple kendi hijyenimi sağlamam gerekiyor.
3- Nerde soğuk alıp da hasta olduğumu bilmiyorum fakat boğazlarım şiş burnumun sağ deliği tıkalı... Beynim akmak istiyor olmuyor, olamıyor.
4- Bayram tatiline bayıldım. Bol kitap okumaklı günler geldi...
5- Şu sıralar inanılmaz derecede film izlememe huyum var. Konsantre olup film izleyemiyorum. Geçici olduğuna emin olduğum bu dönem Ramazan ayı ile birlikte geçip gidecektir. Bunu da biliyorum.
6- Yağmur yağsın istiyorum. Bayılıyorum yağmurun yağmasına.

Ayrıca;

"Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime."

23 Eylül 2008 Salı

22 Eylül 2008 Pazartesi

Dayanma gücüme ve sabrıma hayranım.

Bugün çalıştığım işyerinde 4. yılımı doldurdum...
Kendimi ciddi anlamda kutluyorum...

Aferin Ben!

19 Eylül 2008 Cuma

Gucci Kış'09


Elbise: $1320
Ayakkabı:$565
Toplam:$1885








Pantolon: $1135
Tişört: $1090
Çanta: $4795
Kemer:$975
Ayakkabı:$1250
Toplam: $9245 [Kız hariç fiyat]







Elbise: $2530
Ayakkabı:$995
Kolye:$5350
Toplam: $ 8875










Pantolon:$895
Kazak:$1395
Ayakkabı:$895
Kemer:$225
Atkı:$495
Çanta:$37500 (Çüş!!)
Toplam: Kız hariç $41405
Ben bu dindar insanları anlamıyorum... Eğer ki ibadet konusunda aktifseniz muhakkak görüntünüzün ve hayattaki duruşunuzun da bu durumu desteklemesi gerektiğini düşünüyorlar.. Bu ne kadar saçma bir hâl. Mesela namaz kılıyorsanız kapanmanız gerektiği, hatta öyle ki dini duygularınız farklı ise dini partilere (isim kullanmıyorum) oy vermeniz gerektiği gibi... Bu cidden kişinin içine sokulmaya çalışıldığı bir çeşit vicdani kaostur. Mevlana'nın dediği gibi "ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" lafı ile desteklenmek istenen düşünceyi dahi kendilerine yapıştırarak üstünüze gelmeye de çalışabiliyorlar. Söylemek isterim ki; bu söz "ikiyüzlülük-fesatlık-iyilik yahut kötülük gibi manevi duygular" için geçerlidir. İçinde ne varsa dışına da onu giy demiyor yani Mevlana... Çarpıtıp çarpıtıp karşıma geitrmeyin kafamı da bozmayın rica ederim. -kuzum!

17 Eylül 2008 Çarşamba

Tabaklara bakın!






Ben bu tabakları Burada gördüm!!! Tanesi de $140...

Standardizasyon

İlk kez duydum da paylaşmak istedim.
"Standardizizasyon"... Bu kelimeyi de ben buldum... Ağızda dağılıyormuş hissi uyandırıp yılan tıslaması gibi çıkıyor değil mi?
Dene bir kere... Dene dene... Babacım sen de dene rica ederim. Çok komik oluyor...

Zeus Faber


Öncelikle bu ciddiyetsiz scan edilmiş sayfa yüzünden kusura bakmayın, pek bir yamuk oldu... Atlas dergisinin bu ay ki eki Türkiye Balık Atlası ve balıklarla asla yanyana durmayan ben bu atlası balık şovalyesi balıkadam Yiğit'e armağan etmeden evvel sizinle Peygamber Balığı'nı, Zeus Faber'i diğer adıyla John Dory'i hatta ve hatta bizim Dülger'i paylaşmak istiyorum.



Bu kısa bilgiden sonra şunu söylüyor kitap. Bu kibirli görünüşlü dünyaları yaratan ağa kılıklı balığın en önemli özelliği avlanırken heyecanlanmasıymış =) Ayrıca rengi heyecandan kızarırmış yahut açılırmış. Yiğit'ten aldığım bilgiye göre; üzerinde bulunan o koyu renk leke Hz. İsa'nın parmak iziymiş... Peygamber balığı da bu sebeple söylenmiş sanırım.. Peygamber denildiğinde ilk aklıma gelen Hz. Muhammed olduğundan ben anlam verememiştim her neyse.. Dülger balığının eti kalkan balığının ki kadar lezzetli ve beyazmış. Filetosunun una batırılarak yapılan tavası çok nefis olur. Filetosundan haşlama ve kağıtta buğulaması da yapılabilirmiş.
Afiyet olsun.

16 Eylül 2008 Salı

Geçen hafta tam şurada bahsettiğim şu aşağıdaki elbiseyi, buradaki(benim şehrim) Ole mağazasından (Ko+on mağazası iç reyon) tam 80 ytl'ye aldım... İnanır mısın bilmem, tek fark benim elbisemin renginin biraz açık olması... Demek ki inanılmaz iç geçirmişim görünce... Fotoğrafımı çekip yanına koymam gerekiyor sanırım bu durumda =)

Alışverişkolik benim

Kimilerine göre okuduğum ağır kitaplardan sonra çerez niyetine Sophie Kinsella okumaya başladım. Biraz olsun kafa dağıtmak bana iyi gelecektir diye tahmin ediyorum. "Shopaholic and Baby" okuyacağım seri kitaplarının ilki. Eğer ki okuduğum ilk kitapta çok eğlenirsem sonrası için "Shopaholic and Sister", "The Undomestic Goddess", "The Secret Dreamworld of a Shopaholic", "Remember Me?", "Can You Keep A Secret?" gibi kitapları da sıraya girecektir. Bir yazara takıldığımda tüm kitaplarını okumadan rahat etmeyen ben yeni kitaplığımda bu rengarenk seriye biraz yer açmam gerekecek...

11 Eylül 2008 Perşembe

Yapılan şu büyük deney var yaaa; ananem son noktayı koydu;

"Yahu Allah'ın yaptığı dünyayı neden yıkmak istiyorlar ki...."

Evet! Dünya bir kumdan kale..

10 Eylül 2008 Çarşamba

8 Eylül 2008 Pazartesi

Bir an tüm kalelerimin yıkıldığını ve un-ufak olduğunu düşündüm... Üzüldüm... Çok üzüldüm... Sonra tufan geçince yine dizdim tuğlaları üst-üste yarım saat içinde... Herşey yarım saatte olup biterken aklıma dün gece izlediğim I Could Never Be Your Woman filmi geldi, gülümsedim.. Sildim burnumu döndüm işime... Bir adet Ken için kavga eden iki tane Barbie'nin kavganın ortasında birdenbire "haydi sinemaya gidelim" demesi ve "ne oldu, neden mutlu oldun ki şimdi?" sorusuna "Manik Depresifmişim" lafının geçmesi çok şahaneydi...

2 haftadır çok iyi olan bünyem duyduğu ses ile artık daha iyi olacağı umudunu kamçılıyor ve biliyor ki bu olacak....

1 Hafta var

Dün gece izlediğim haberlerden sonra bir süre Ergenekon harici haber göreceğim için heyecanlandım doğrusunu söylemek gerekirse. Şimdi yeni trend; daha evvel kanka olan kişilerin kavga ardından yapacağı en aşağılık eylem olan kirli çamaşırları ortalığa dökme meziyetine geldi. Ülkenin %47'sinin Başbakanı olan Recep T. Erdoğan'ın işaret parmağını sallaya sallaya "ııımmm bak söylerimmmm... Şöyle şöyle yapmazsan açıklarım millete Aydınnnn..." demesiyle ben ciddi güldüm. Ezgi (kardeşim) 5 yaşındayken yapardı bunu bana... "5" - "yaş"... benim gözümde sicil bâbında başbakandan bir farkı olmayan A. Doğan ise kendinden beklenmeyecek güzellikte bir savunma çekti tvlerde... Ben şaşırdım buna... Eh çıkarlar kesişmediğinde bir başbakan çıkıp da ne kadar da basitleşebiliyor ekranlarda değil mi? Buna da kendini korumak diyor. Yine kendi yandaşları ve şakşakçıları önünde esiyor, kesiyor, gürlüyor... Hiç bir sabır, sakinlik emaresi yok... Hani müslümanlığın şânı olan o sakinlik ve sabır. Aynı islam kitaplarında yazan; Kureyş kabilesindeki müşriklerin hal ve tavırları çok afedersiniz. Hani o Hendek savaşında yenilip de ardından Hz. Muhammed efendimize tehtid dolu mektup bırakan "Ebû Süfyân" gibi hırçın, hazmedemeyen ve çığlık çığlığa hep üste çıkmaya çalışan bir insan. Çünkü Ak kaşık bir başbaşan var ortada bir de kaşığın çıktığı süt kadar beyaz bir medya patronu... Böyle böyle birbirlerine çemkirecekler günlerce, A.Doğan'a ait bir kaç kirli çamaşır çıkartacaklar tv önünde... Falan fişkan... Sonuç olarak o iki kişiden eksilen bir şey olmayacak, olan yine milletin kafasına olacak.. Şişecek şişecek şişecek. Halbuki bunlara ne gerek var, bu ülkenin başbaşanının karakterini her türk vatandaşı bilip, gerektiği gibi ayıplıyor zaten.

Ayrıca 1 hafta süre var A.Doğan için, Yoksa açıklayacak başbakan bir şeyleri(!)...
"Bu saldırganlığınızın altında muhakkak bir şey var. Bunu ben biliyorum. Size bir hafta süre. Açıklamazsan ben açıklayacağım"
Bırakalım açıklasın diyorum ben. Bu millet eminim ki herşeye hazır ve kaldırabilecek güçte artık. Nasılsa 1 yıl sonra unutulacak... Gelişmeleri izlemeye devam ediyoruz...

7 Eylül 2008 Pazar

You don't Mess with the Zohan

Yerinizde olsam asla izlemeyeceğim filmin adı. Zohan İsrailli bir süper kahramandır ve Filistin ile olan politik durumdan artık sıkılmıştır. Savaşma seviş politikasını gütmektedir. Hayali olan kuaförlük mesleğini icra etmek için Amerika'ya gelir, olaylar gelişir. İğrenç bir hal alır (Zohan kadın delisi bir sapıktır). Mide bulandırır yer yer... Konu itibari ile filmde ilk olarak İsrail-Filistin savaşı ele alınır. Akabinde Zohan'ın hayalleri süsler(!) filmi, sonrasında Amerika macerası ile ilk etapta olan savaştan eser kalmaz çünkü bizlere gösterilir ki ABD'de İsrail ve Filistin aynı mahallede gül gibi geçinip gider. Zamana 40 yaş üstü kadınlara saç yapıp onları başka şekillerde (!) memnun eden Zohan çıkar karşımıza... Sonra filmin sonu getiremeden tv kapatılıp yatılır. Adam Sandler neden böylesine berbat bir filmde oynamış merak ediyorum doğrusu. Hani denir ya sinema filminde küfür edildiği vakit millet güler, aynı bu hesap; seks üstüne görsel yahut ima yoluyla yapılan mizaha da gülen fazla insan olduğunu düşünmüş olsa gerek yönetmen.
Frangamını izleyin bakalım.


Edit: Tek taktir ettiğim nokta ise aksan kullanımı muhteşem olmuş... cidden helal olsundiyorum ben...

Bayram Gelse de Köye Gitsem

Koçtaş'tan aldığımız 5-6 parça eşya için para ödüyoruz. Eşyaların nakliyesi için yine para ödüyoruz. Alınan malları haneye çıkartmak için hamallık ücreti ödüyoruz son olarak monte için işçilik ücreti ödüyoruz.. Koçtaş insanları aptal zannediyor olsa gerek (!)

5 Eylül 2008 Cuma


Versace bu yıl erkeklerde koyu renk ve ufak detaylarda parlak kumaşları tercih ederken kadınlar her zamanki gibi üfür üfür ince kumaşlar içinde. Kadınlar için tasarlanmış kışlık trençkotlar dahi mini derecede kısa ve bol kesim. Abiye elbiselerde tercihi yine sırttan yana kullanan Versace göğüs dekoltesini minimuma indirmiş. Fakat arka taraf fazla fazla cüretkâr. En iyisi ben yine en üstte gördüğünüz fotoğraftaki cici elbiseyi alayım olsun bitsin =)

Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim, Versace inanılmaz zayıf manken kullanıyor, acıdım ben bu kadınlara...





Abiye bir elbiseye cep yapan zihni kutlarım bence muhteşem. Yukarıda görülen cepli elbisenin arkası çapraz kalın bantlı ve çift parçalı kısa kuyruğa sahip. Çok orjinal bir tasarım. Ayakkabı tercihi zıt ve elbise ile alakasız renkte seçilmiş, apartman topuk cinsinden. Çantalar ise elde ve çoğunda omza asılmaya hazır zincirler var.

Bana da Oolaalaa

Bir yakiiinimin sitesinde gördüm bunu, önce algılayamadım ne olduğunu dünya'ya oturmak vs demiş =) sonrasında jeton düştü ve dedim ben de İsssstttiiiyorum.... Üstündeki de güzel tabi ama altındaki bin kat daha konforlu gözüküyor...

En küçük boyu 99 € imiş...

Oolaalaa

I Can't Be With You



The Cranberries'e ait No need to argue albümünün inanılmaz sevdiğim parçasıdır. Kalbi kırık terkedilmiş kadının sözleridir... Çaresizdir kelimeler, giden gitmiştir. Arkada kalan öfkeli, kızgın ağıt yakar der ki;


Put your hands in my hands,
And come with me, we'll find another end.
And my head, and my head on anyone's shoulder,
'cause i can't be with you
.



Aşka dair ne var ne yoksa al giderkeeeeen
İşime yaramaaaaaazzzz, bana yaramaaaaazzzzz
Çünkü artık çok zor aşık olmak
Ama bi de olursa bu son olacak =)

diyor Özlem Tekin.

4 Eylül 2008 Perşembe

Kendini Kaybeden D&G






Dolce Gabbana 2009'da aşmış, kendini kaybetmiş... Ben arıyorum onu... Bulucam.. Elbiseler dudak ısırtan cinsten bana göre..

wykka mimlemiş

Uzun zamandır mimlenmemiş beni Wykka Kişisi mimlemiş..

Nefretli Durumlar başlıklı yazısının ilk paragrafı şöyle;

"isviçreli bilimadamlarının yaptığı çalışmaya göre, yurdumuzdaki "normal" insan sayısının "normal olmayan" insanlara oranı yüzde 0.0002 civarında seyrediyor. bilime inanmayanlar, "bilime inanmıyorum ama bi güç var" diyenler ve matematiği kuvvetli olmayanlar için açıklayalım: yurdumuzdaki "normal" insan sayısı ziyadesiyle az. yani bunlar zor bulunuyo. zor bulunan şeylerin her zaman kıymetli olduğu genelgeçer doğrusundan hareketle, davranışları "normal" seyreden insanların çok önemli olduğunu düşünebiliriz. ancak rahmetli sir thomas more'un kutsal eseri utopia'da belirttiği gibi, belki de sayısı çok olanlar kıymetlidir; belki de altın, gümüş, zümrüt gibi mücevherat adını verdiğimiz maddeler, aslında değersiz oldukları için tanrı onları yer altına saklamıştır, hem zaten mükemmeliyetin ve kusursuzluğun yegane örneği olan tanrı, insanları zorluk değil kolaylık peşinde koşmaya yöneltmiyor mudur sizce de? mantıklı olanı bu değil midir? öyleyse, "normal dışı" olmak daha sık görüldüğüne göre, "normal" olan bireylerin kıymetli olması sözkonusu olamaz."

Ben de diyorum ki;
Benimle aynı evi paylaşacak kişi ya da kişilerin dikkat etmesi gereken hususlar:

a) Yaptığın yemeği yemem için asla ısrar etme. Evde balık, ıspanak, lahana, yumurta gibi yiyecekler pişirme. Benden yemek yapmamı asla bekleme, çünkü beslenme konusunda bireyselim. Tek tip beslenirim.

b) Her daim yanında olmam için asla ısrar etme. Televizyon-film izlemek için yalnız olmayı seçerim her daim, yanımda benden başkası olması beni rahatsız eder.

c) Eve ailenden herhangi biri gelsin kalsın istemem, en sevmediğim şeydir. Anne baba haricinde kardeş gelebilir. Buyursun.

d) Kıyafetlerimin giyilmesinden de pek hazetmem. Yani samimiyet boyutu ne olursa olsun odama geldiğimde başkasını görmek istemem.

e) Eğer ki gece evde değilsem, yatıya gelen misafire yatağımı, yorganımı, yastığımı vermen demek cinayet sebebidir. Eşyalarım konusunda inanılmaz kıskancımdır.

f) Buzluktaki dondurmamdan asla yedirmem. Herşeyi yiyebilirsin fakat ben ikram etmedikçe dondurmam bir hayal senin için. Kendine gidip dondurma al.


Bu daha öyle uzun bir liste olur ki şaşar kalırsınız. Bu sebeple kesiyorum çünkü kendimden nefret ettim. Bu sebeple üniversitede yaşayamadık arkadaşlarımla. Buna istinaden artık daha farklı düşünüyor olabilirim. En azından b ve c şıkkı için... Sanırım evde kanımdan canımdan birileriyle yaşamadığım dönemlerde baskı altında hissederek, hırçın oluyorum. Buradan da baktığımda inanılmaz geçimsiz görüyorum kendimi fakat cidden böyle değilim.

3 Eylül 2008 Çarşamba

Yeni! Chrome'u (BETA) indir - Google'dan yeni internet tarayıcısı

Sabah Google'a günaydın demek için açtığımda "Yeni! Chrome'u (BETA) indir - Google'dan yeni internet tarayıcısı" ibaresiyle karşılaştım ve indirdim. Şimdilik yeni tarayıcının Beta versiyonu deneme amaçlı olması sebebi ile aksaklıklar yaşanmasına rağmen tasarımın çok hoşuma gittiğini söylemek istiyorum.


Denemekte fayda var.

2 Eylül 2008 Salı


Ramazan'ın ikinci günü de bitiyor. Ben hala heyecanlıyım... Sanki ilk kez oruç tutuyorum hayatımda... Çevremdeki kişilerin (!) en çok sevineceklerini düşündüğüm olay ise sigarayı hiç aramıyor olmam. İtiraf etmem gerekirse aradığım tek şey;



DoNDuRma..

Christian Dior 08-09 Sonbahar-Kış koleksiyonuyla ağzımı açık bırakmıştır. Hele ki bu yıl takacağım şapkaları düşündükçe hemen kış gelsin diye haykırabilirim.



Fotoğrafları Buradan aldım.
Yaşasın IKEA 2009 Kataloğu çıkmış


Ve Hatta Türkçesi de çıkmış

1 Eylül 2008 Pazartesi

Hz. Muhammed anlatımı

Ekşi sözlük'te Hz. Muhammed başlığında çok farklı entryler vardır. Karşı olan, eleştiren, yürekten savunan falan... Ama böylesi muhteşem anlatılmışını ben ilk kez gördüm... Tüylerim diken diken oldu.... İşin bilirkişisi de konu hakkında onayını vermiştir...



"Eğer kocaman bir atom bombası yapıp bütün dünyayı öldürseydi bile doğru yaptığına körü körüne inandığım, yalansa (peh!) en güzel yalanı atarak kalbimi çalmış, beni kendisine inandırmış, efendim demeye aciz benliğimi, beni şaşırtacak şekilde yok etmiş ve kendisine zevkle söylettiren sevgili... Ulu, yüce, adı güzel kendi güzel Muhammed, ona selam olsun.


Kullandığım üç beş beyin hücresiyle, şu ana kadar gelmiş insanlardan en geniş perspektife sahip, beynini ve dahi bütün emanetlerini en iyi şekilde kullanabilen, okuma yazma bilmeyen ama hayatı çok güzel okuyabilen (gerçekten okuyabildiği için kitaba kaleme kağıda ihtiyaç duymamış demek ki), kendi adına yapılan kötülüklere karşın hiç sinirlenmemiş (!), öfkesini yutmuş affetmiş, ama başkalarını kendinden görüp hakkını büyük bir öfkeyle aramış, kimseyi incitmemiş, kelime-i şahadette "la" (hayır, yok) olmasaydı kimseye karşın "la" dememiş olacak olan, elinden tutup götürenlere dahi karşı gelmeyen onları kırmayıp isteklerini yerine getiren, seven, insanları seven, âlemi seven, tanımadığı çocuğu dahi o çocuğun annesinden fazla seven, hiçbir emanete hıyanet etmemiş, servetleri insanlara karşılıksız vererek bir kuru hasırda yatmayı tercih etmiş, günlerce aç kaldığından karnına taş bağlayarak yaşayan ve dahi sayısız adını dahi bilemediğimiz insanlığın ulaşamadığı meziyetlere sahip bir nurdan şey karşısında; benim gibi bir öğün yemek yemese dünya başına yıkılacak olan, en ufak bir şeyde insanlara karşı sert olabilen, başkasına bir şey verdimi hemen başına kakan karşılığını bekleyen, sahip olduğu uykudaki özelliklerinden kabiliyetlerinden bir haber, hayata bön bön bakıp bir şey anlamamış, bilmediği için her şeyi bildiğini sanan karacahil, iki üç uzun içi boş anlamsız cümleyle entellik satan, kaba saba bir odun mu anlayacak da eleştirecek ve onda ki kötü yanları görecek... Kötü yanları bırak iyi yanlarını ne kadar görebileceğim acaba? Ondan iyi bilebilecek miyim? Bilmek, görmek, tatmak ve doğruluk için onun kadar fedakarlık yaptım mı? Onun kadar çile çektim mi?

Yine kendisi o inci gibi güzel sözlerinden birinde der ki : "Kişi ancak ufkunda ki yıldızı görebilir." Kim ona karşın kötü bir şey söylüyorsa anlıyorum ki o kişinin ufku o güzel yıldızı görmeye yetmemiş, ve Allah'ın laneti o kişinin üzerinde, uzak düşmüş, düşmüş. İşte lanet budur. Güzeli görememektir. Ve fitneyle kendi kendine yanmaktır. Kişiyi kendisinden başkası cezalandırmıyor.


Bir de bilinçli olarak yanlış tanıtanlar ve bilinçsizce yanlış tanıyanlar var tabi ki... Samimice araştırmak, işi ehlinden öğrenmek gerek vesselam... Bir yandan onun açtığı yol ile yürümüş, gidebildiğince ilerlemiş bir kişi var, Mevlana, herkesçe sevgi insanı olarak bilinir. Asıl seven, gerçek aşık, ve gerçek sevgili Muhammed gaddar olarak tanıtılır. Yunus güzel söylemiş:
"Bilmeyen ne bilsin bizi
bilenlere selam olsun..."
o güzele de selam olsun...

Tolstoy der ki: İnsanı yaşatan şey ne ekmek ne yemek ne iş ne de amaçtır... İnsanı sadece sevgi yaşatır."


Mevlana'ya sormuşlar neden dönüyorsun diye "bütün alem büyük bir aşkla dönerken ben nasıl dururum" demiş.


Bildiklerimden en küçük yapı atomlardan tut da en büyük yapılara galaktik sistemlere kadar ortak olan dönüş hareketinin esrarında nasıl bir aşk olduğunu düşünüyorum... İnsanı ne bilge yapar biliyor musun? Sevgi nedir?

Seven kendisini unutur yok eder, sevdiği olur, sevdiğinin gözünden görür, onu anlar. Birbirini anlamayanlar, anlayacak kadar sevmiyorlardır. Seven kişi anlar, bilir. Bir insanı seviyorsa, onu anlar onu bilir, üç insanı seviyorsa onu anlar onu bilir, bir ağacı seviyorsa onu anlar, benliğine ağacı da katar (sonsuz öz benliğinden ağacı ve manasını uyandırır), kediyi seviyorsa kediyi de bilir ve kedi manasını barındıran her şeyi anlar mesela. Eğer bir insan her şeyi seviyorsa, o insan da nasıl bir bilgelik ve nasıl bir bilgi, nasıl bir gözlem açığa çıkacağını tahayyül edemem!
İşte canfiçyus dahil bütün bilgeler böyle seven sevgililerdir.


Cahil benliğim!şimdi kalkıp, içindeki insanlara ona buna karşı duyduğun kin ile, durduramadığın güdülerin önünde, ve sorumluluklarından (aynı zamanda haklarından) kaçmak için uydurduğun yalanlarla, hatta aklınla beslediğin uzattığın da uzattığın bahanelerle bana gelip cahilce, körce, anlamadan, bilemeden en başta sevmeden boş boğazlık yapma.
Senin cehaletini ateş paklar, git yan da gel..."

(kirlisakal, 30.03.2008 06:13)