Kişilere yüklenmiş bazı ünvanlar vardır. Bizlere ilk okuldayken daha öğretilir bu durum. Öğretilmediyse de ailemizde görürüz en azından. Şimdi hatırlamaya çalışın; annemiz bazı komşularının isimlerinin sonuna "hanım" kelimesini ekler. Babamız iş yeri arkadaşlarının isimleri sonuna "hanım" yahut "bey" kelimesini koyar. Saygısını dile getirmek için. Bu görgü kuralı belkide toplumla ilişkilerimizde ki yerimizi belirler. Çevremizdeki kişilere bakış açımızı gösterir. Bir nevi tatlı dildir... Niçin yazıyorum bunları? Hemen altta...
Ofis ortamının olmazsa olmaz bir durumudur nezaket. "rica"! , "rica etmek"!, "ricada bulunmak"! En öküz insanın bile anlayabileceği bir durumdur. "-mısın?", "lütfen", "-rica etsem" en önemli kelimelerdir. Bu kelimeleri kullanmayan kişilerin kibirli yada kompleksli olduklarını düşünüyorum. Ama daha çok kompleksli. Bir diğeri hazımsızlık... Ne oldum delisi de olabilir. Belki de vasıfsızdır doğru kelime. Karakter yetersizliği de başka bir anlatım biçmidir. Ben şahsen acıyorum bu kişilere. Değersiz oluyolar. Elimde silahım olsa ve duvara dizsem bu kişileri hiç acımadan vururum. Gözümü kırpmam. 1'e 10 hesabı yani ... On adet kişiliksiz dallamaya karşılık bir adet insan gibi insan ölmeli bu dünyada. Böyle düşünüyorum ve düşüncemin değiştirilebileceğini düşünmüyorum. Hani derler ya yaşamayan bilemez diye. Bu işte.... Dünyada ve özellikle çevremde toplamayı başarıyorum aptalları. Bir köy kurabilirim onlarla. Mahallenin delisi olarak seçim yapmam için bir referandum düzenlemem gerekebilir. Ama değer. En azından köyden çıkma yasağı koyarak vatanıma milletime sektörüme hayırlı bir evlat olabilirim.
Bunları yazdıktan sonra durup, belki de 1500. kez "yaaaa sabır" çekiyorum. Diyorum ki; "az kaldı Burcu, sabret, bitecek bu güldürmece... biliyorum sen sevmezsin böyle pislik durumları, ama olsun büyüyorsun, olgunlaşıyorsun.. En işe yaramaz Tanrı evladını tanıdığın için şanslısın... Az biraz zaman sonra gideceğiz buralardan... "
Giderken söyleyeceğim söz için sabrediyorum... Çok pis hazırlandım çok...