30 Eylül 2009 Çarşamba

Perfume:The Story of a Murderer




* Spoiler
Herşey Jean Baptiste Grenouille'nun 18. yy'da pis, hastalıklı bir şehir olan Paris'te bir balıkçı masasının altında doğmasıyla başlar. Annesinin ölüme terk ettiği Grenouille kendi kokusuz tenine rağmen çevredeki herşeyin kokusunu alabilme ve bunları ayırt edebilme gibi üstün bir yetenekle dünyaya gelmiştir. Bu yeteneğini keşfettiği andan itibaren ise yaşamı akıl almaz cinayetler ile insan kokusunu bir şişeye doldurmaya çabalar. Bunu ise birbirinden güzel kızları öldürek kokularını hapsetmekle başarır.

Alman asıllı Patrick Süskind in 1985 yılında yazdığı romanın anlaşılır dili, yazarın betimleme becerisi ile akıllardan çıkmayacak türde bir yapıt. Eser Tom Tykwer'ın yönetmenliğinde  2006 yılında Perfume:The Story of a Murderer ismi ile sinemaya başarı ile aktarılmıştır.

24 Eylül 2009 Perşembe

Balkanlar


İki gün gibi kısa bir sürede Balkanlar ismindeki kitap sayesinde inanılmaz keyifli bir geziye çıktım bayram süresince. Mustafa Balbay'a ait kitap Cumhuriyet yayınlarından çıkma pek tabii.

Mustafa Balbay Edirne'den ilk olarak Bulgaristan ile açılış yapıyor Balkan turuna. Varna, Torlak, Tuna, Sofya'dan sonra Yunanistan'a geçiyor. Tabii yer Yunanistan olunca benim de ilk aklıma gelen Atatürk. Balbay Selanik kordon boyundan Atatürk'ün doğduğu eve kadar sokak sokak dolaşıyor. Balkan Türkleri ile sohbet ediyor, göç zamanlarında yaşanılanları, gelecek planları hakkında konuşuyor.. Gümülcine'de şehrin adının nereden geldiği ile ilgili bilgilendiriyor bizleri. Yunanistan turu Girit ile devam ederken ciddi anlamda Girit'i kaybetmenin vermesi gereken rahatsızlığı duyuyorum. Aynı kızgınlığı zamanın padişahı da duymuş olacak ki; Girit'in elden gittiğini kendisine bir soytarı eşliğinde bildiriyorlar. "Sade suya tirit elden gitti Girit" ...

Balbay'ın sonraki durağı Makedonya... Arada kalmışlığı bana akbabaların önüne düşmüş bir civcivi çağrıştıran bir ülke. Üsküp'de Vardar'ın, Taşköprü'nün güzelliklerini anlatan yazar Arnavutluk'ta da birbirinden güzel anılar anlatıyor bizlere... Mesela en ucuz arabanın Mercedes olması beni bir hayli şaşırttı. İtalyan mafyasının araç sahibinin bilgisi dahilinde araba çalarak yurtdışına çıkartması ve araç sahibinin sigortadan yeni aracını alması vs.. Yazarın gezisi sürdükçe gelinen şehirlerde savaşın izleri de daha belirmeye başlıyor. Yugoslavya başlı başına bir büyük kitap konusu bana göre fakat yazar adım adım Belgrad'ı Kosova'yı tarihten parçalar vererek yer yer yaşayan Türk'lerin yaşam kesitlerini bizimle paylaşmış. Bosna Hersek'e gece vakti varan yazar sabah dışarı çıktığında tek ve en yeni yapıların mezarlıklar olduğunu yine kendi üslubuyla anlatıyor ve son fotograf pozunu da ünlü Mostar Köprsünde vererek kitabı bitiriyor.

Mustafa Balbay, anlatımına renk katan Evliya Çelebi'ye her şehirde başvurmuş. Gittiği gördüğü yerleri bir de Evliya Çelebi'nin Seyehatname'siyle desteklemesi benim çok hoşuma gitti. Tırım tırım Seyehatname aramaya başladım fakat D&R dahil kitapçılarda bulamadım. İnternetten fiyatına baktım ki pek bir pahalı, kıymetli... Şimdi düşünüyorum kara kara... Seyehatname'yi okumadan Balbay'ın Balkanlar'ını okuyunuz.

15 Eylül 2009 Salı

Senden Başka Yok!

*Spoiler
Marian Keyes'i küçük cep kitabı Senden başka yok! ile tanıdım. Tanışıklığımız çok kısa bir zaman öncesine dayanıyor demek istiyorum. Alışverişkolik serisi sahibi Sophie Kinsella ile Marian'i karşılaştıracağımı ise kitabın parasını ödediğimde biliyordum. Öncelikle kitap İrlanda'da başlayarak New York'ta devam ediyor. Ne kadar ilginç değl mi? Şaşırdım ben mesela...


Ağır bir trafik kazası geçirerek baba evine dönen Anna Walsh 2 aydır sargıların içinde, İrlanda'da çılgın ailesi ile yaşamaya çabalayan 30'larında bir kadındır. 1,5 yıl evvel evlendiği Aidan ile muhteşem bir aşk yaşayan Anna bu her zaman moda dergilerinde gördüğümüz güzellik malzemesi markası büyesinde çalışan bir asistandır. Kitap kurgu olarak diğer kitaplardan fazlasıyla farklı. Şunu içtenlikle söyleyebilirim ki; mantığın almayacağı hiç bir abartı yok. Her neyse... Kitap üç bölüm halinde. İlk bölüm İrlanda'da geçen yaralı zamanlar ve Anna'nın Aidan'a olan hasreti. Anna'nın çılgın ablaları, kardeşi Helen ve ebeveynlerini konu olıyor. İkinci bölümde Aidan'nın öldüğünü öğreniyoruz. Aslında tahmin ediliyor tabii de her an herşey olabilir öyle değil mi? Kesinlikle aynı tarz kitaplarda olmayan bir şey bu farkettiyseniz. Kitap "ölüm", sevgilinin "ölmesi" üstüne kurulu. İşte sürüklenmemiz de bu evre sonrası gerçekleşiyor. Anna öldüğünü bir türlü kabullenemediği kocasına her gün mail atar. Ona telefon ederek otomatik mesajdaki sesini dinler. Hasreti dayanılmaz olduğu bir gün medyumlardan medet umarak, ölülerle irtibata geçen bir grup insana katılır. Anna artık Pazar günlerini kilisede yeni ruhani arkadaşlarıyla geçirmeye başlar. Fakat asla Aidan'la konuşamaz. Hatta abartarak bir de yarım saati 2500 dolar karşılığı ünlü bir medyumdan aylarca randevu bekler. Fakat randevu alabildiğinde artık çok geçtir. ( merak uyandıralım biraz)



Bu durumların yanısıra, inanılmaz bir mail trafiği yaşar Anna. Kız kardeşi Helen’nin dedektif bürosunu basan Harry Büyük ve adamlarının yine ünlü mafya kadını olan karısı Detta’yı yine başka bir mafya babasıyla olan ilişkisini ortaya çıkartması için tutmasını konu edinen süpersonik mailleri kitabın gidişatini bir anda başka bir dünyaya çekebilecek kadar ustaca işlemiş yazar.



Kitap okurken sıkılmak istemiyorsanız okuyabilirsiniz.

5 Eylül 2009 Cumartesi

Bir blogda saat olmalı mı?

Cevabım; Hayır! Ne gerek var ki? Zaten her yanımızda saat var diye düşünüyorum her zaman. Fakat bir kaç blogda saat gördüm ve hoşuma gitti sanırım, denemek istedim. Baktım ki; Clock Link sitesinde bloğunuza birbirinden şahane saatler yerleştirebiliyorsunuz... Hem de istediğiniz renk ve ölçülerde... Ben yeni keşfettim de bilmeyenleri de bilgilendireyim dedim =)

Cehennemde Balo Geceleri

* Spoiler


Siyasi kitaplardan sonra beynimi dinlendirmek için evvelden aldığım Cehennemde Balo Geceleri isimli kitaba başladım. Kim Harrison, Lauren Myracle, Meg Cabot, Michele Jaffe, Stephenie Meyer 'in yazdığı 5 adet karanlık ve vampir hikayesinden oluşan kitap Alacakaranlık kitap dizisi ile aynı doğrultuda. Benim kitap hakkınaki düşüncem ise; çabuk okunabilen, Kim Harrison ve Meg Cabot'un hikayeleri dışında pek de sarmayan bir hikayeler bütünü. Olmamış bir çalışma. Belki de benim tarzıma uygun olmadığı için böyle konuşuyorum fakat, hikayeler basit, kurgu itibari ile şaşırtmıyor... Tümü Amerikan gençliği mezuniyet balolarını konu almış adından da anlaşıldığı gibi... Sonuç itibari ile 2 gün gibi bir sürede okunabilip, rafa kaldırılabilir. Kitaptaki en vasat hikaye ise Stephenie Meyer'e ait hikayeydi kesinlikle. Alacakaranlık, Yeniay gibi kitapları okumayı ise artık kesinlikle düşünmüyorum, vasattı gerçekten.

Bunun yanında "Kara Melek" isimli hikayenin filmi çekilmiş olsa güzel bir ilgi görür diye düşünüyorum. Kurgu bakımında en iyi hikaye buydu kanımca... Siz benim anlattıklarımın etkisinde kalmadan okuyun yine de bu kitabı, kendi etkinizi yaratın diyorum...

2 Eylül 2009 Çarşamba

Musa'nın Mücahiti

Musa'nın Gül'ü sonrası Musa'nın Mücahiti okunmaz mı? Tabii ki okunur. Ergün Poyraz' ın bir diğer kitabı Bülent Arınç üstüne yazılmış ve bizlere sunulmuştur. Siirt'ten Girit'e kadar olan aile yolculuğundan, Girit isyanından, asker Kubilay'ın öldürülmesinden bahsedilen kitap, Arınç'ın zaman içinde yaptığı konuşmaları kanıt göstererek Yahudi ve Amerika yandaşlığına kadar vardırılan sözleri yine yeniden "Nereye gidiyor bu ülke?" sorusunu akla getiriyor. Kitapta dikkatimi çeken ise; Nazım Hikmet hakkında yazılanlardı. Türkiye düşmanlığı yanında bile isteye Rusya vatandaşı olmuş bir kişinin cenazesini Bülent Arınç neden Türkiye'ye getirmek ister ve bu konuda vicdanen borç yükümlülüğüne girer? Ülker firmasına ait bir kahvaltılık yağın kolestrol düşürücü özelliği nasıl olur da bir ülkede kolestrol ilacı bulumunu zorlaştırabilir? Ne tür bir işbirlikçiliktir, ne kadar bir pazar payı vardır ürünlerin bunların cevaplarının bir kısmı kitapta mevcuttur.

"Yazar, bu kitabında da Bülent Arınç'ın tüm bilinmeyenlerine pro­jektör tutuyor. Dedeleri, ailesi, siyasi geçmişi ve şimdiki durumu hakkında 'Şok' belgelere yer veriyor. Kitapta Bülent Arınç'ın hayat hikâyesini okurken hayretler içinde kalacak, 'Bunlar mı bizi yönetiyor' diye uzun uzun düşüneceksiniz.

Bülent Arınç’ın Yahudilere kardeşlik mesajı
Amerikan köpekleri
Doğramacı’nın üniversitesi
Bülent Arınç’a akıncı şoku
Devlet bütçesinden erotik film
Arınç’ın dedeleri
Özal’ın şortunu öpermiş
Anne Arınç’ta sonradan örtünmüş
Ya Gazi Paşa duyarsa
Arınç’ın yemek parası
Ülker’den bir ilk daha
Ülker’in Ermeni ortakları
Müslüman ve Yahudi Harbi 2
Ermenistan’ın üzerine bir bomba
Şeytan yolu
Anlamak mümkün değil
Cezaevi Masalları
Şeriat övgüsü "


Okunması ve okutulması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Yazarın okuyacağım bir sonraki kitabı ise; İplikçi olacaktır.