3 Kasım 2007 Cumartesi

23:23

Vakit....

İbre şaşırmış vaziyette. Yükselişe geçtiği anda yaptığının çok aptalca olduğunu düşünüp tekrar aşağıya çeviriyor yüzünü... Sonra bunun da gereksiz olduğunu düşünüp duraksıyor. Asla dengede duramayan beyinciğim hırslı çırpınışlar sergiliyor. Yazık ki ne yazık...

Uzaktan baktığımda sahada süzülen topun çok yavaş olduğunu görüp de yakınına geldiğinde aslında ciddi anlamda hızlı olduğunu görmek de beni şaşırttı bu akşam. Sigaraya zam gelmesiyle çok pahalı zevklerimin olduğunu da farkettim aynı saatlerde ve 7 adet turuncu çorabımın olduğunu da... Saatler 23:23'ü gösterdiğinde ise durup düşündüm... Yarın olacak ve bunun gerçekten bir sebebi yok. Bu çöküntüyü geçirecek bir omzun olmaması buna ilave olarak başımı hakedebilecek bir omzun olmadığını bilmek çok daha uçsuz bucaksız bir kara deliğe sebep olmakta... Gök taşının başıma düşme olasılığını hesaplamakla geçirmek isterdim kalan zamanımı. Yada her defasında nokta atışı yapabilmeye çalışarak... Sonra Tanrı'ya gönüp "bana verdiğin ömrü böylesine saçma sapan işlere harcadım" diyerek pispis sırıtmak. Niye bilmiyorum yine de seviyorum Tanrı'yı.

Bir gün bir yaratık çıkacak mesela... O ucube sadece bir kez geğirdiğinde dünyadaki bütün kötü insanlar ölecek. İyiler kalacak ve mutlu mesut yaşayacaklar. Dünya meğerse Cennetmiş. Bunu düşündükçe o yaratığın kıçını silmek istiyorum. Bu görevi üstlenmek ve hizmetçisi olmak... Çünkü dünya Cennet olsa bile ben almıyım alana mani olmayayım hesabından bolca kredi çekiyorum.

Bu gece Toyota'nın arka kapısına kafamı dayadığımda kendimi terk etmeyi de bu kadar net düşündüm. Ayık kafayla... Cadde ışıkları altında...



2 yorum:

Eda Demirel Suner dedi ki...

Haydaa kuzum ne takıyorsun salal gitisn ya sen kendini terkedersen Edi ne okuyacak :)

wykka dedi ki...

artık yeni bişiler yazsanız iyi olur melinda hanım.