5 Eylül 2007 Çarşamba

Bana Panjurlu Yazlık Al Nejat!

Anti-şehir insanı olmamın yanında, panjurlu ev müptelasıyım. Sabah tembel bir insanın yapması gereken ilk işin bembeyaz gecelikleri ile camın ardındaki panjuru açıp güneşe gülümsemek ve odayı tertemiz hava ile doldurmak olmalıdır. Hatta bu görev; tembeller kurulu üst başkanına bildirilmeli ve kanunlaştırılmalıdır. Panjur demek armağanı saklayan hediye paketi demektir bir nevi. Merakı tetikleyen mekanizmadır. Kapalı bir panjuru kaldırmadan evvel havanın nasıl olduğu hakkında tahminde bulunabiliriz mesela. Yazı - tura bile oynayabiliriz. Sıcak havalarda mütemadiyen panjurun yarısını açık bırakarak uyuyabiliriz. Rüzgarı keser, yağmurun camlara vurmasını engeller, öğlen güneşine kendisini siper eder. En önemlisi nedir biliyor musunuz? Panjurlar romantiktir. Nostaljiktir. Hele ki muhteşem bir bahçeye bakıyorsa pencere.
Bu yaz dört tarafı panjur olan bir evde tatil yaptım. Bütün gün aç- kapa- aç -kapa... Geceleri yarı aralık bırak ve sokaktan gelen geçenin sesini duy... Akşam güneşini oradan izle. Bahçedeki palmiyelerin rüzgarda çıkardığı hışırtıyı daha derinden duy. "Panjur matmazel" gibi kocaman bir geyik yap...
Ah! bir bilsen 12 günüm boyunca bir tek Nejat eksikti. Olsaydı yanımda; ben pencerede, o aşağıda "Ruhumun günbatımı", "Sarmaşık gülleri", "Günlerdir içime çöktü ayrılık" gibi şarkıları seslendirseydik. O zaman romantizm kat kat artardı. Bense sabah kalktığımda ve ilk iş olarak panjurumu araladığımda sadece arap bacıyı gördüm. Bahçedeydi ve limon topluyordu.


Nitekim panjurlu evimi bırakıp şehre döndüm ve Nejat hala görünürlerde değil.
Aşkolsun!

Hiç yorum yok: