28 Mayıs 2009 Perşembe

The Uninvited

* Spoiler


The Uninvited içerisinde pek de korku öğesi barındırmayan, yer yer havada kalan olay çizgisiyle ve ne var ne yok her türlü cevabı en son dakikaya sığdırmış 2009 yılı yapımı ters köşe bir gerilim filmidir. Başrolünü Emily Browning’in "Anna" karakteri ile oynadığı film camiada klişe olarak nitelendirilmiş. Akıl hastanesinde tedavi gören Anna, hasta ve yatalak annesinin çıkan yangında öldüğüne şahit olmasının ardından yaşadığı travmayı atlattığına kanaat getirerek evine döner. Evde (-ki pek büyükçene okyanus dibinde bir hanedir) ablası Alex, babası ve hasta annesinin eski hastabakıcısı ve babasının yeni sevgilisi Rachel vardır.


Çıkan yangının bir kaza olmadığını düşünmeye başlayan Anna ve Alex, Rachel’ın tuhaf üvey anne triplerinden kuşkulanarak kadının gerçek kimliği hakkında araştırma yapar ve kandırıldıklarını anlarlar. Babalarına durumu anlatmak isteseler de bunda başarılı olamazlar. Bu arada hastaneden çıkan Anna değişik hayaller görür. Öldürülmüş 3 kardeşin katilinin babasının sevgilisi olduğuna inanan Anna ve Alex gerilimli zamanlar yaşarlar...


Sıkıldım hemen filmin sonuna geliyorum; Alex, Rachel’ı bıçakla doğrayarak çöp kutusuna atar. Biz bu şekilde görüyoruz en azından ekranda, fakat filmin sonunda bakıyoruz ki; annesi ölmeden evvel babası ve bakıcı Rachel’ı sevişirken gören Anna, annesinin yattığı barakaya giderek biraz benzin alır (depo olarak da kullanılan bir yer çünkü) ve aklındaki düşünceyi yani babası ve Rachel’ın bulunduğu evi yakmak için yola koyulur. Bu arada Alex sahilden sarhoş bir şekilde gelerek annesinin yanına girer, masanın üstünde duran mum devrilir ve baraka havaya uçar. Yani yangını çıkartan Anna’dır. Yine o gece olaya tanık olan arkadaşı Matt’i de geçirdiği bir nöbet sırasında öldüren Anna nöbet sonrasında (cinayetleri işlediğini hatırlamamaktadır) cinayeti Rachel’ın işlediğine inanır. Filmin en sonunda ise görürüz ki Rachel’ı, Matt’i ve annesini de öldüren Anna’dır. Alex ise sadece bir hayaldir. Çünkü o gece barakayla birlikte havaya uçmuştur.


Üstünkörü anlattığım bu kötü filmi daha da berbat hale getirmemi saymazsanız; “haydi biraz gerilelim, çok iyi bir film olmasına gerek yok” diyenler için uygundur. Fakat fazla bir şey beklememenizi dilerim. Sanırım artık iyi korku, gerilim filmi yapılamıyor ya da bizler büyüdük ki artık korkmuyoruz.

2 yorum:

Vladimir dedi ki...

Uzakdoğu sinemasında iyi gişe yapmış filmleri kopya çeken filmleri izleyip beğenmeyenlerin hepsine kendilerine bir iyilik yapıp orijinallerini seyretmelerini söylüyorum. Bundaki öykü orijinaline hayli yakın ama ondaki gerilim bu filme yansımamış. Diğeri adeta bir kabus görür gibi izlenen bir film.

Ben yine de amerikan versiyonunda mantıks hatası bulmadığımı ifşa ediym. :))

Janghwa, Hongryeon isimli 2003 yapımı kore filmi uluslararası piyasada a tale of two sisters adı ile tanınmakta. öneri işte, naçizane :)))

Merope dedi ki...

kesinlikle uzak dogu versiyonunu izlemelisin! mükemmel bir film. ben amerikan çekimini izlemedim ama ...filmin orjinali mükemmel gelmişti..