12 Eylül 2007 Çarşamba

Kahvaltı Vakti

"Uykusuz" dergisinin ikinci haftası ve ben bu sabah kalkıp koşa koşa ona sahip olmak için gazeteciye gittim. Aradım taradım yok dergi. Sordum, "geldi" dedi bayi. Aradı... Tee en arkalardan çıkarttı dergiyi... En arkadan [Komplo var kesin]... Dedim ki en çingene halimle; "kardeşim, bu dergi daha yeni çıkan bir dergi. Lütfen ön sıraya koyar mısınız, tanıtıma ve görülmeye ihtiyacı var." Sanki babamın dergisi[Oha!]. Hayret bir şey. Ben sayfaları karıştırırken bu hafta açılışı Engin Günaydın'ın "Kahvaltı Vakti" köşesiyle yapmaya karar verdim. Geçen haftanın rahat yazılmış yazısı yine antidepresif halde karşımda duruyordu. İki kez okudum yazısını. Öyle tatlı bir tembellikle ve olağan yazıyor ki; kendimi buldum orada [Yuh!]... Belki de ben oyumdur ne biliyim.. Bu halim de belki sırf Engin yüzündendir. Ehahah...
Diyor ki usta;

"Bir yol var, upuzun akan...yürümek iyi gelir...yürüyorum..ben nereye gideceğimi bazen bilemem...o anda aklıma hep şu gelir, keşke çiğdem olsaydı...ben İzmirliyim...çekirdeğe çiğdem, derim.bide aklım karışıktır..izmirli değilm aslında..dedim ya aklım karışıktır benim..karışmak isterim ben hayata.. Üç kelimeyi insan yanyana getirirken neden korkar?..halbuki topu topu üç kelime..üçlemelerim vardır benim..sinemayı çok severim..ağır abi gibiyimdir sinemada..öyle ağır hikayeler yazarım ki, milletin dudağı uçuklar...sinemacılar geldi aklıma..ne kadar da güzel çalışıyorlar....onu oraya koyuyorlar sonra onu buraya koyuyorlar...sinemacılardan nefret ediyorum...sinema makinesi vardı bizim...Hurdacıya satmak istedik...adam, yok, dedi...ben bunu, dedi, nereye koyuyum, dedi...taşıyamam, dedi...halbuki biz orda sinemanın çöküşüne üzülüyorduk...uyumuşum...


Sabah 08:46
Kalbim kırık uyandım...böyle zamanlarda şöyle düşünürüm, madem kalbim kırık,dondurma yiyim, derim...dondurma yiyirum...laz olurum bazen..lazca konuşurum...bakkalla çakkala Haçan, derim..beyaz peynur var midur? derim..kovar beni bakkal, ama ben hiç bozulmam..bazen bozulmam ben...kendime derim ki, Haçan,sen hiç bozulma...dedim ya, bazen laz olurum...zaman durdu yine...böyle zamanlarda uyurum..


Sabah 11:00
Uyandım...esnedim..kedi hareketleri yaparım ben sabahları..iyi gelir..onların ki kebap..yaşantıyı iyi bilirler..onlara bakarım..tırmık yerim..kediler iyidir aslında, bakmayın siz..misal kediyi beşinci kattan aşağı atın, hemen ölürler..ilginç değil mi? uzun süredir televizyon açmıyorum...sevmiyorum televizyonu..eski bir televizyon bendeki..belki değiştirirsem severim..sevdiğim şeylerle bağlantı kurmayı çok severim...ITT markasını hatırladınız mı?..İşte o televizyon var bende..37 ekran..sonra o marka satıldı...yanlış hatırlamıyorsam, şeye satıldı...bıyıklı bir adam vardı ya, ona...o da markayı aldıktan sonra havaya girdi ve işi batırdı..havaya girmek ne kadar güzel bi duygudur..severim havaya girmeyi..dediğim dedik çaldığım düdük, dersiniz...bir şey dediklerinde, hadi canım! benim dediğim doğru, dersiniz..çok güzel bir duygudur aslında bide çok güzel kadınlar, çok güzel havaya girmiş insanları çok severler...hemencecik de aşık olurlar...büyük saadettir bu...sevgilim bu ne?..sevgilim şunu gördün mü?..siz de dudağınızı büzerek anlatırsınız..yavrucuğum şu şudur bu budur, diye...sonra işleriniz batar...sevgiliniz de sizi hiç sevmez...


İleriki zaman
Size bişey sorucam...martılar iki türlü mü işer?..bir işemek, ikincisi kaka...hadi kakayı biliyoruz...balkonda yine düşünürken,dalmışken, önemli düşüncelerle temas kuracakken, martı işedi üzerime..suluydu..kıvamı sert değildi...şaşırdım..herşeyi bilen adam olarak şaşırdım...çünkü bu bilgiyi bilmiyordum..hemen araştırmaya giriştim...internet, ansiklopedi, nevyork Kütüphanesi, milli piyango...Yok! yok! [Burda yarıldım ben abi]..bilgiye ulaşamadığım zaman, bildiğiniz çıldırırım...bağırmak, çağırmak gelir içimden...bildiğiniz bilgi hastasıyım...uyumuşum...
Ayrılıklar beni çok üzer...sevgilimle buluştum..uzun süredir söylemeye çalıştığım bi mevzuyu açmak istedim...açtım da..dedim ki, ben artık eşyalarımı topluyorum, gitmeye karar verdim, üzülmeni istemem...bak böyle böyle, derim..o da bana, deli mi ne, der...ne dediğini anlamadım, der...biz beraber miyiz der.. der de der..ben bazen ilişki yaşadığım kadınlara ilişkimi söylemem.. kendi başıma yaşarım..sonra da basarım tekmeyi..böyle yaşamayı severim..


Akan zamanı bölmeyi çok severim...arasıra girerim, genişlettikçe genişletirim..bilirim ki burada bilgi var...hem de yeni...daha önce görmediğim duygularla karşılaşırım...işe yaradığını düşünürüm...tek bi bilgimi yani öğrendiğim, tekrar ettiğim?...yoksa kapalı yerdeki bilgi mi?..yaşadığım beynim, benim beynimse, neden hepsine ulaşamıyorum...bilim adamlarının anlattığı, harika beynim nerde?..ileri geri...ileri geri...ileri geri..bigün bulacağım...ileri geri...ileri geri.."


İşte aynen böyle demiş Engin abim. Haklı değil mi? İnan ki haklı... Belki de bugünkü ruh halimi en güzel anlatan adamı ayakta alkışlıyorum.

Saygılar, hürmetler...

4 yorum:

canelcin dedi ki...

Martılar ve diğer kuşlar ikisini aynı yerden ve genelde karışık yapıyor diye biliyorum, ayrı ayrı uğraşmıyorlar yani :)

Efsane 56 ekran ITT Schaub Lorenz (aytitii şaab lorenz) vardı bir de, o aklıma geldi :)

Burcu SezeR dedi ki...

Can, geçen hafta da inanılmaz güzel bir yazısı vardı Engin Abimin :)
Ama ben ilk paragrafın hastası oldum. Süper yaw...

"Bir yol var, upuzun akan...yürümek iyi gelir...yürüyorum..ben nereye gideceğimi bazen bilemem...o anda aklıma hep şu gelir, keşke çiğdem olsaydı...ben İzmirliyim...çekirdeğe çiğdem, derim.bide aklım karışıktır..izmirli değilm aslında..dedim ya aklım karışıktır benim..karışmak isterim ben hayata.. Üç kelimeyi insan yanyana getirirken neden korkar?..halbuki topu topu üç kelime..üçlemelerim vardır benim..sinemayı çok severim..ağır abi gibiyimdir sinemada..öyle ağır hikayeler yazarım ki, milletin dudağı uçuklar...sinemacılar geldi aklıma..ne kadar da güzel çalışıyorlar....onu oraya koyuyorlar sonra onu buraya koyuyorlar...sinemacılardan nefret ediyorum...sinema makinesi vardı bizim...Hurdacıya satmak istedik...adam, yok, dedi...ben bunu, dedi, nereye koyuyum, dedi...taşıyamam, dedi...halbuki biz orda sinemanın çöküşüne üzülüyorduk...uyumuşum..."

Bu nasıl bir kafa karışıklığıdır yarappim :)

canelcin dedi ki...

Karışıklıktan da ötesi, önce İzmirliyim diyor sonra İzmirli değilim diyor ya :) Bu adam çok ilginç bir kişilik. Sanırım fazla zekadan kaynaklanıyor, herşey birbirine karışıyor.

Burcu SezeR dedi ki...

Engin yazmış işte...Karmançorman tatlım... En güzel dengesizlik örneği :)