28 Mayıs 2007 Pazartesi

Balık ile Fransız

Fransız olmakla balık olmak arasında ne kadar da çok benzerlikler var diye düşünüyorum....Akvaryuma başımı yaklaştırdığımda diğer taraftan yüzümün yuvarlak ve koccaman olması gibi belki de...




Bir huzur...




Bir rahatlama...




Sonrası muamma...




Fransız şarkılarını dinlerken ben...Melinda...akordiyon sesiyle birlikte kafamın şiştiğini ve yuvarlak koccaman olduğunu hissediyorum...




Ama...




Bir huzur...




Bir rahatlama...




Sonrası muamma...




Gözlerimi kapatıyorum...Fransızların o hiç gitmediğim (hiç gidemeyeceğim belki de..) sokaklarında balıklar gibi sakin, salına salına biraz umarsız, devamlı midelerini düşünerek dolaşmalarını düşünüyorum...Balıklar gibi...




Yağmur birden yağmaya başladığında hepsinin en yakın restorana doluşmalarına...O muhteşem Fransız müziği eşliğinde "an bu andır", "iyi ki yağmur yağdı bak yine yemek yicez" diyerek menüye göz gezdirmelerine, öğle, ikindi, akşam yemeklerinde mutlaka şarap içmelerine....Bayılıyorum...Herşey abartılıdır ve herşey olağandır..




Belki de diyorum Fransızların aşkı bile çok güseldir...Farklıdır...




Balıklarımın suyu yarıya inmiş...can çekişiyorlar...Plastik olmalarına rağmen...Şarap takviyesi yapmam gerek sanırım...Abartılı evlerinde, harika müzik eşliğinde, ben onlara dokundukça yüzmeye devam ediyorlar..


Bence dünyadaki tüm küçük akvaryum balıkları Fransız...Ben niye değilim ki????

Hiç yorum yok: