9 Haziran 2011 Perşembe

Dehşet Hikayeleri






Son 1 haftada durup dinlenmeden Montague Amca'nın Dehşet Hikayeleri ve Kara Gemi'den Dehşet Hikayeleri isimli harika iki kitabı büyük bir coşkuyla okuduğumu söylemek isterim. Bu iki hikaye kitabı Chris Priestley isimli yazara ait olmakla birlikte kitapların bitimi bende açlık hissi yaratmıştır. "3. olsa", "keşke yazmış olsa" ben de oturup birbirinden korkunç hikayelerle beslenebilsem diye diledim. Nafile.

Montague Amca'nın Dehşet Hikayeleri; Edgar'ın büyük büyük amcası Montague'dan dinlediği birbirinden korkunç ve tüyleri diken diken eden masallarını anlatır. Amcasının evine o korkunç ormandan yürüyerek gitmek zorunda kalan Edgar evin basık ve karanlığından ürkmesine rağmen korkunç hikayelerden artık etkilenmediğini söylese de aslında çok korkmakta ve tedirginlik duymaktadır. Öykülerin her biri gerçekte yaşanmış ve her daim çocuk kurbanların başına geldiği için belki de çoğumuzun küçükken birbirimize anlattığımız hayalet, in, cin ve bazı hortlak hikayeleriyle bağdaştırdığımızdan olsa gerek inanılmaz sürükleyici. Beni en çok etkileyen ise; Harran'da geçen cin hikayesiydi. Osmanlı'nın son zamanlarında babasıyla Urfa'ya giden Frank'ın bir köyde parçalanmış bir çocuğun cesedini görmesiyle gelişen olayları anlatıyor.

Kara Gemi'den Dehşey hikayeleri; Gotik romanın çağdaş ustası Chris Priestley'den tüyler ürpertici deniz hikâyeleri gemisini yutan kara bir okyanusu yarıp çıkan denizci gibi karanlığın içinde nefes nefese uyandım. Ethan ve Cathy, bir uçurumun tepesine kurulmuş eski bir handa babalarıyla birlikte yaşıyordu. Bulundukları bölge üç gündür hiç dinmeyen vahşi ve azgın bir fırtınaya teslim olmuş, gemicilerin sığınağı olarak bilinen Eski Han kimselerin uğrayamadığı ıssız bir hale bürünmüştü. Fırtınanın üçüncü gecesi Ethan ve Cathy aniden rahatsızlandı. Babaları da çaresizce onları yalnız bırakarak doktor çağırmak üzere handan ayrıldı. Hanın ıssızlığına teslim olmamak için kitap okumaya yönelen çocuklara, fırtınanın olağan gücüyle sürükleyerek getirdiği gizemli bir konuğu vardı: Denizci Jonah Thackeray. Peki bu davetsiz misafirin yolu, gecenin kör bir vaktinde nasıl bu hana düşmüştü? Babaları küçük Ethan ve Cathy'ye nasıl bir oyun hazırlamıştı? Thackeray'in, Ethan ve Cathy'ye, uzak denizlerde başından geçen olayları anlattığı kan ve dehşet dolu korkunç hikâyelerin ardındaki sır neydi? Kaleme aldığı Dehşet Hikâyeleri serisinin ilk kitabı Montegue Amcanın Dehşet Hikâyeleri ile dünya genelinde büyük yankı uyandıran ve Edgar Allan Poe'nun çağdaş bir veliahttı olarak gösterilen Chris Priestley, Kara Gemiden Dehşet Hikâyeleri adını verdiği ikinci kitabında uzak diyarlara sefere çıkan denizcilerin, göçmenlerin ve yoksul ailelerin başından geçen dehşetengiz olayları hikâye içerisinde geçen küçük öykücüklerle resmetmiş. Genel anlamda korku hikâyelerine eğilimli olduğunu söyleyen, Charles Dickens'ın, M.R. James'ın, Saki'nin ve Edgar Allan Poe'nun kısa öykülerini okumaktan kendini alıkoyamadığını belirten Priestley, adı geçen yazarlardan aldığı ilhamı kitaplarında son derece kişilikli bir şekilde yorumlayan özgün bir stile sahip. Sakın karanlıkta dolaşmayın! Zaten Ethan ve Cathy'nin taşıdığı esrarengiz sır nefesinizi kesmeye yetecek! (
Arka kapak)

Hiç yorum yok: