1 Mayıs 2008 Perşembe

My life without me*


Ölüm üzerine farklı bir yapıt.
isabel coixet dün gece izlediğim bu filmiyle başarılı bir yönetmen olduğunu kanıtlamıştır.

İki kız çocuğu annesi 23 yaşındaki Sarah Polley (Ann) karın ağrısı nedeniyle gittiği doktordan 2 ay ömrünün kaldığını öğrenerek ağzındaki şekerleme ile evine döner. Bu durumu sadece kendisine saklayan Ann, deniz gözlerinden akan yaşları silerek bu 60 günde neler yapacağına dair bir liste yazar. Bu listede - Kızlarına her gün "seni seviyorum" demek. - Birini kendisine aşık etmek. - Kocası Don'dan başka bir erkekle daha sevişmek. - Saçlarını değiştirmek. - Düşündüğünü anında söylemek. -Takma tırnak taktırmak. - Don'a çocuklarını sevecek bir eş bulmak gibi maddeler vardır.
Filmdeki asıl unsur ölümü dışarıdan değil de, kendinizi Ann'in yerine koyarak birebir hissetmenizdir. Filmin açılış sahnesi yağmurun altında ıslanan ve yağmur damlalarını tüm bedeninde hissetmeye çalışan Ann'i görürüz. Hissetmek, yaşadığını anlamak... Kendini biraz olsun şanslı görmek... Bunun yanısıra Ann bizlere daha önce hiç farketmediğimiz bir gerçeği hatırlatır; "Kimse süpermarkette ölümü düşünmez."
Gerçekten de öyle mi?

Ann, bu 60 gün içinde aşık olur, kendine aşık eder, sevişir, Don'a bir eş bulur, takma tırnak taktırır ve en önemlisi de kızlarının 18. yaş gününe kadar her yıl için bir adet doğum günü kaseti doldurur.

İzlenmesi gerektiğini düşündüğüm bir film "Bensiz Hayatım". Çünkü ölmek sandığımız kadar kolay bir şey değildir. Ve Ann'in son söylediği cümle ise hep hatırlanacaktır tarafımdan; "İnsan ölüyken pişmanlık bile duymaz"



Hiç yorum yok: