4 Ekim 2007 Perşembe

Sadece Üç Harf: Mim!

Bir kalktım baktım bir adet yorum var benim için... Goddess Artemis Hanımefendi beni mimlemiş. Onunda dediği gibi bir süredir ortalarda gözükmeyen mim dalgası ilk fırtına ile birlikte yine geldi. Aslında bende tam olarak bugün ne yazabilirim diye düşünmekteydim, Artemis konuyu ayağıma kadar getirdiğin için teşekür ediyorum.

Konumuz; İnsanı çıldırtan detaylar.

1- Yolda, işyerinde herhangi bir yerde yavaş yürüyen insanlar beni çıldırtmakta. Bundan daha önce de bahsetmiştim. Salına salına, süklüm püklüm yürüyen bir sürü insan. Ve en arkalarda ben. Buna tahammül edemiyorum.

2- Yine aynı kalabalık yolda yürüyen insanevladının önünüzde birdenbire yere çömelerek ayakkabısının iplerini bağlaması, arkadaki güruhun birbirine girmesi, ve bu güruhun içinde bulunmak..

3- Evde yahut işyerinde telefonların, kapı zillerinin durdurak bilmeden çalması.

4- Büyük mağazalarda dahi bir takım elbisenin sadece bir bedenini getirtmeleri. Yani koca şehirde 38 beden elbiseyi sadece bir kişi alabilir demek olmaktadır bu. Yine aynı alışveriş merkezlerinde illaki takım olarak satmaktadırlar. Pantolon ayrı ceket ayrı satılmamaktadır. Sezon sonuna doğru aynı mağazaya gidildiğinde bakılır ki bu ünlü ikili ayrılmış ve tek tek satışına başlanmıştır. Sorarsınız "38 bedeni var mı?", "Aaa! kalmadı, ama ceketi duruyor." Çıldırmam için ne de güzel bir durum...

5- Şehiriçi minibüslerine güne giden ya da günden gelen kadınların binmesine inanılmaz sinirleniyorum. Huraaa akın ediyorlar minibüse ve okuldan çıkmış küçük çocukları o ağır çantalarını hiç düşünmeden "kalk bakiim evladım teyze otursun" lafıyla kaldırıp kocaman götlerini yerleştirmekten asla utanmıyorlar bu kadınlar. Ben asla yer vermiyorum.

6- Cosmo Store mağazasında çalışan kızlara uyuz oluyorum. İçeriye girdiğinizde ilk önce sizi bir süzüp ona göre muamele eden hatunlara karşı bir gün Voltran'ı oluşturacağım haberleri yok henüz. sabahtan ağır makyajlarını yaparak bütün gün ayakta durup gelen geçene ürün satmak zorunda oluşları bana büyük zevk vermekte açıkçası.. Ben ise daha yeni kalkmışım ve alt tarafı aseton almaya gitmişim. Bir de böyle size uyuz olup gelip konuşma gereği duymayanları vardır. Ben gidip inadına abuk abuk sorular sorarım. Huyumdur.

7- Devamlı öksüren, hapşuran insanlara "eh yeter ulan" diye bağırasım geliyor. Yani hapşuracaksan en çok 2, öksüreceksen balgamsız 3 kez hakkın var. Sonrasına ben karışmıyorum..

İşte böyle... Aslında çok fazla şeye uyuz oluyorum. Beni çok şey çıldırtıyor. Kaprisli miyim? Takıntılı mıyım? Emin değilim. Ama ben de mimlemeyi istiyorum evet evet... O büyük anı ben Eda suner'cim Çılgın Wykka ve Doğancan Ülker ile paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

Saygılar bizden.

2 yorum:

Anonymous dedi ki...

Aslında konu her ne kadar insanı çıldırtan detaylar olsada,ben aşırı derecede kızıp çıldıracak hale gelecek yapıda bir insan olmadığım için,sadece kızdığım ve sinir olduğum 2 şeyden bahsedeyim

1.si ben biraz tembelimdir (ama biraz) bunun için mesela kendime kızarım.Aziz Nesin’in güzel bir sözü var.
“ Tembellerin çalışma günü yarındır “ diye...yani bu söz tam cuk diye bana oturmuş.neden mi? 2 örnek verirsem.
- Şu ingilizce’yi bir türlü öğrenemedim.her gün kendime tamam bu sefer adam gibi oturup şu ingilizce’yi öğrenmeye başlıyorum diyorum.bir süre sonra sıkılıp neyse yarın başlarım diyip tembellik yapıyorum.böyle dediğim içinde her defasında kendime kızıyorum.
- Birde akvaryumu temizleme konusu.akşam eve geldiğimde akvaryumu temizlemeye kalkışıyorum.sonra nedense birden yaa...neyse tamam ya yarın temizlerim diyorum.böyle diye diye nerdeyse 1 ay’dır akvaryumu temizlemediğim için kendime kızıyorum.(ama bu arada nazar değmesin balıklarım çok sağlıklı.((tabi...bu cümleyi yazarken bir ara duraklayıp.sağ kulağımın memesini çekip sonra yine sağ elimi kalbime koyup,sağ elimin orta parmağı ile kalbime iki kere vuruyorum.bu hareket bende takıntı haline geldi.nazar ile ilgili bir konu olduğunda bu hareketi yapmaz isem ne bileyim,rahatsız oluyorum.neyse))

2.si bizim otuduğumuz apartmanın karşısında lise var.bu lisenin bahçesi tam bizim evin balkonunun karşısında.bu okulun bir kadın beden öğretmeni var.yani öyle despot.... öyle piskopat... bir kadın ki anlatamam.çocuklara nerdeyse işkence yapacak.maşallah seside bir gür,çocuklara bir bağırıyor.yaaa askerde bana komutanlarım bu kadar bağırmamıştır.bir de o düdüğü yok mu böyle zırt pırt çalıyor.yani bu kadın’ın erkek arkadaşına, evliysede kocasına sabır versin diyorum başkada bir şey demiyorum.kısacası ben bu kadına sinir oluyorum dayanamayıp bir gün yanına gidecem biraz şu çocukları rahat bırak diyecem ama bilmiyorum bakalım ne zaman diyecem....

dediğim gibi aklıma gelenler şimdilik bunlar....
her şey gönlünüzce olsun...
isimsiz...

Burcu SezeR dedi ki...

İsimsiz, kendini saklamaktaki dirayetinden ötürü tebrik ediyorum öncelikle.. anlatttıkların orjinal çıldırmalar gerçekten..

Burak doğan, mimden dolayı teşekkür ederim tekrar.. Ne iyi ettiniz de mimlediniz beni :)

Cevabımı da yazdım hemen..