1 Haziran 2009 Pazartesi

Splinter

*Spoiler

Bu aralar gerim gerim izlediğim birçok gerilim filmine Splinter’ı da ekleyerek tarihimin en berbat filmlerini aynı zaman aralığında izleme rekorumu kırmış bulunmaktayım. Filmden kısaca ve absürdce bahsedelim; polis tarafından aranan bir çift, kamp yapmayı aklına koymuş başka bir çifti yolda durdurarak gasp eder. Silah zoruyla rehin aldıkları çiftten erkek olanı salaktır ve (afedersiniz) bir biyologtur. Bu sebeple ağaçlara baka baka yoluna giden çiftin önünü kesen kaçaklar araçlarını da çok rahat alırlar bunların. Tek amaçları anlayamadığımız bir sebeple Meksika’ya kaçmaktır. Yola devam ettikleri bir sırada birden dikenli bir şeye çarparak lastiği patlayan aracı yana çekerler, lastiği değiştirmek için durdukları sırada, lastikte bulunan kıymık kaçakların erkek olanının parmağına batar. Bunu çok da takmaz. Kadın kaçak (deli gibi tavırları vardır, sebebini anlayamıyoruz film boyunca) ve esir erkek ise neye çarptıklarına bakmak için araçtan uzaklaşırlar... Dikenli bir hayvan asfalta yapışmış vaziyette yatmaktadır. Fakat birden kendi kendini yenilemeye başlayarak saldırıya geçer... Tabi korkarlar ve kaçmaya başlarlar. Her korku filmi gibi...

Yollarına devam eden iki kaçak ve iki esir benzin almak için durdukları benzinlikte ne idüğü belli olmayan bir organizma tarafından kapana sıkıştırılır. Kadın kaçak ölür ve diğer et parçaları ile birleşerek organizmaya organizma hücreye hücre katarak büyür. Film ilerledikçe saçma saçan hareketler yaparak tehlike atlatırlar ve en büyük aptallığı da biyolog olan erkek esir yapar, yaratığın sıcağı sevdiğini ve soğuk ile ilgilenmediğini keşfeder. Dükkanda bulduğu tüm buzlarla kendi vücut ısısını düşürür. Tek amacı dışarı çıkıp arabayı alarak dükkanın önüne kadar gelebilmektir. Tabii ki başaramaz... Film ciddi anlamda büyük bir felaket olmakla birlikte insanda anlatma isteği dahi bırakmıyor. Sinemaya gidip de bu güzel havalarda kendinizi içeriye tıkmayın evinizde dayanabildiğiniz yere kadar izleyin derim ben... Yada izlemeyin boşverin...

3 yorum:

Vladimir dedi ki...

Şu yazıyı geçen hafta yazmış olsaydın, sehpanın üstünden alıp da seyretmezdim. Elli kere yapılmış bir filmi yeniden yapmışlar sanki :))

Burcu SezeR dedi ki...

Ben de aynı senin gibi düşünüyorum. Buna birisi artık duuur desin =)

Merope dedi ki...

BURCU, bu aralar film yorumu yazmıyosun çok, üzülüyoruz :)