17 Haziran 2009 Çarşamba

Parfümün Dansı - Jitterbug Perfume


*Spoiler

Tom Robbins, “pancar, sebzelerin en keskinidir.” cümlesiyle başlar romanına. Bu cümleyi hatta turp, domates, patates, vişne ve havuçtan (maddi başarı simgesi, hayali, rüya) karşılaştırmasını yapar sonra pancarın özelliklerinden bahseder, pancarla başlayan hikayenin şeytanla biteceğini söyler. Anlattığı “ölümsüzlük” tarifidir. Yemek tarifi zannedilebilir pek tabii bahsedilen sebze-meyve karışımı görüldüğünde. Ama anlatılan kıskandıracak bir ölümsüzlük öyküsü.

Anlayacağımız gibi pancar kitabın baş kahramanıdır. Ciddidir, ploreterdir, melankoliktir, katile benzer... Parfüm kadar güzel bir icad ile asla aynı cümle içinde olamaz gibi görünür göze... Fakat biz Kral Alobar ve Kudra sayesinde pancarın ne kadar da kıymetli olduğuna şahit oluyoruz yüzyıllar boyunca. Krallık kurallarınca yaşlanmanın ilk belirtileri ile birlikte kral tahtını bir sonraki varise devrederek ölüm ile cezalandırılmaktadır. Kral Alobar ise ilk beyaz saç teli ile birlikte hayatta ve genç kalmanın yolunu aramaya başlar. Sonunda ülkesini terk eder ve ölümsüzlüğün sırrını keşfetmek için tanrıları ziyaret eder. Onlardan bazı bilgileri alan Alobar tatmin olmayarak kendini yollara vurur ve Pan isimli bir tanrı ile karşılaşır. Hıristiyanlığın yayılmasıyla çok tanrıcılığın çöpe atılması, tanrılara insanların inancının yavaşlaması ile güç kaybeden Pan, Alobar ile arkadaş olur. Alobar’ın Kudra ile tanışması ise yine yolları katederken olur ve birlikte olmaya başlarlar. Bu zaman zarfında Alobar genç kalma sırrını öğrenmiştir.


Kudra ile birlikte hiç değişmeden yüzyıllarca yaşayan Alobar gittiği her yerde ölümü yendiğini düşünerek daha da hırslanırken Kudra artık yerleşik bir hayata geçmeyi hedefler ve Paris’te bir parfümeri dükkanı açarak (daha evvelden tütsücülük yapıyordu Kudra) K23 isminde o muhteşem parfümü elde ederler. İşte günümüzde Paris, Seattle ve New Orleans üçgeni içindeki insanları birbirine düşüren yahut tanıştıran da bu yüzyıllar evvelinden gelen parfümdür. Tabii yanında Alobar ve Kudra ile birlikte....


Kitabı hiç sıkılmadan hatta büyük merak ve mizahi yönünden zevk alarak okuyacağınıza eminim. Hatta benim gibi bazı cümleleri de not edersiniz belki....


“Aşkın en yüce işlevi, sevilen insanı özgün ve yeri dolduramaz biri yapmasıdır. Aşkla mantığın farkı da şudur: Aşkın gözünde bir kurbağa pekala prens olabilir. Oysa mantıkçının analizinde, âşığın önce o kurbağanın prens olduğunu kanıtlaması gerekir, ki bu girişim nice tutkunun parıltısını körletmeye yeter.”


“İnsan, varoluşu bir ödüller ve cezalar sistemi gibi görecek kadar yüzeysel olsa bile, zaferlerimizin karşılığını da yenilgimizin karşılığı gibi pahalıya ödediğimizi er geç anlar. “


Hafifle!

2 yorum:

owl dedi ki...

çok ilginç bir kitaba benziyor, okunacaklar listeme aldım :)

7.oda dedi ki...

Bu da benden yorum bu kitaba : Pancarla başlayan hikaye şeytanla biter.
:)