1 Eylül 2008 Pazartesi

Hz. Muhammed anlatımı

Ekşi sözlük'te Hz. Muhammed başlığında çok farklı entryler vardır. Karşı olan, eleştiren, yürekten savunan falan... Ama böylesi muhteşem anlatılmışını ben ilk kez gördüm... Tüylerim diken diken oldu.... İşin bilirkişisi de konu hakkında onayını vermiştir...



"Eğer kocaman bir atom bombası yapıp bütün dünyayı öldürseydi bile doğru yaptığına körü körüne inandığım, yalansa (peh!) en güzel yalanı atarak kalbimi çalmış, beni kendisine inandırmış, efendim demeye aciz benliğimi, beni şaşırtacak şekilde yok etmiş ve kendisine zevkle söylettiren sevgili... Ulu, yüce, adı güzel kendi güzel Muhammed, ona selam olsun.


Kullandığım üç beş beyin hücresiyle, şu ana kadar gelmiş insanlardan en geniş perspektife sahip, beynini ve dahi bütün emanetlerini en iyi şekilde kullanabilen, okuma yazma bilmeyen ama hayatı çok güzel okuyabilen (gerçekten okuyabildiği için kitaba kaleme kağıda ihtiyaç duymamış demek ki), kendi adına yapılan kötülüklere karşın hiç sinirlenmemiş (!), öfkesini yutmuş affetmiş, ama başkalarını kendinden görüp hakkını büyük bir öfkeyle aramış, kimseyi incitmemiş, kelime-i şahadette "la" (hayır, yok) olmasaydı kimseye karşın "la" dememiş olacak olan, elinden tutup götürenlere dahi karşı gelmeyen onları kırmayıp isteklerini yerine getiren, seven, insanları seven, âlemi seven, tanımadığı çocuğu dahi o çocuğun annesinden fazla seven, hiçbir emanete hıyanet etmemiş, servetleri insanlara karşılıksız vererek bir kuru hasırda yatmayı tercih etmiş, günlerce aç kaldığından karnına taş bağlayarak yaşayan ve dahi sayısız adını dahi bilemediğimiz insanlığın ulaşamadığı meziyetlere sahip bir nurdan şey karşısında; benim gibi bir öğün yemek yemese dünya başına yıkılacak olan, en ufak bir şeyde insanlara karşı sert olabilen, başkasına bir şey verdimi hemen başına kakan karşılığını bekleyen, sahip olduğu uykudaki özelliklerinden kabiliyetlerinden bir haber, hayata bön bön bakıp bir şey anlamamış, bilmediği için her şeyi bildiğini sanan karacahil, iki üç uzun içi boş anlamsız cümleyle entellik satan, kaba saba bir odun mu anlayacak da eleştirecek ve onda ki kötü yanları görecek... Kötü yanları bırak iyi yanlarını ne kadar görebileceğim acaba? Ondan iyi bilebilecek miyim? Bilmek, görmek, tatmak ve doğruluk için onun kadar fedakarlık yaptım mı? Onun kadar çile çektim mi?

Yine kendisi o inci gibi güzel sözlerinden birinde der ki : "Kişi ancak ufkunda ki yıldızı görebilir." Kim ona karşın kötü bir şey söylüyorsa anlıyorum ki o kişinin ufku o güzel yıldızı görmeye yetmemiş, ve Allah'ın laneti o kişinin üzerinde, uzak düşmüş, düşmüş. İşte lanet budur. Güzeli görememektir. Ve fitneyle kendi kendine yanmaktır. Kişiyi kendisinden başkası cezalandırmıyor.


Bir de bilinçli olarak yanlış tanıtanlar ve bilinçsizce yanlış tanıyanlar var tabi ki... Samimice araştırmak, işi ehlinden öğrenmek gerek vesselam... Bir yandan onun açtığı yol ile yürümüş, gidebildiğince ilerlemiş bir kişi var, Mevlana, herkesçe sevgi insanı olarak bilinir. Asıl seven, gerçek aşık, ve gerçek sevgili Muhammed gaddar olarak tanıtılır. Yunus güzel söylemiş:
"Bilmeyen ne bilsin bizi
bilenlere selam olsun..."
o güzele de selam olsun...

Tolstoy der ki: İnsanı yaşatan şey ne ekmek ne yemek ne iş ne de amaçtır... İnsanı sadece sevgi yaşatır."


Mevlana'ya sormuşlar neden dönüyorsun diye "bütün alem büyük bir aşkla dönerken ben nasıl dururum" demiş.


Bildiklerimden en küçük yapı atomlardan tut da en büyük yapılara galaktik sistemlere kadar ortak olan dönüş hareketinin esrarında nasıl bir aşk olduğunu düşünüyorum... İnsanı ne bilge yapar biliyor musun? Sevgi nedir?

Seven kendisini unutur yok eder, sevdiği olur, sevdiğinin gözünden görür, onu anlar. Birbirini anlamayanlar, anlayacak kadar sevmiyorlardır. Seven kişi anlar, bilir. Bir insanı seviyorsa, onu anlar onu bilir, üç insanı seviyorsa onu anlar onu bilir, bir ağacı seviyorsa onu anlar, benliğine ağacı da katar (sonsuz öz benliğinden ağacı ve manasını uyandırır), kediyi seviyorsa kediyi de bilir ve kedi manasını barındıran her şeyi anlar mesela. Eğer bir insan her şeyi seviyorsa, o insan da nasıl bir bilgelik ve nasıl bir bilgi, nasıl bir gözlem açığa çıkacağını tahayyül edemem!
İşte canfiçyus dahil bütün bilgeler böyle seven sevgililerdir.


Cahil benliğim!şimdi kalkıp, içindeki insanlara ona buna karşı duyduğun kin ile, durduramadığın güdülerin önünde, ve sorumluluklarından (aynı zamanda haklarından) kaçmak için uydurduğun yalanlarla, hatta aklınla beslediğin uzattığın da uzattığın bahanelerle bana gelip cahilce, körce, anlamadan, bilemeden en başta sevmeden boş boğazlık yapma.
Senin cehaletini ateş paklar, git yan da gel..."

(kirlisakal, 30.03.2008 06:13)

7 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Confucius'ün adını çok güzel Türkçeleştirmiş, oraya takıldım ben! :-P

Yoksa, Muhammed'in ne olup ne olmadığını ondan (bu entry'den) öğrenecek değilim.

Burcu SezeR dedi ki...

"Yoksa, Muhammed'in ne olup ne olmadığını ondan (bu entry'den) öğrenecek değilim."

Öğrenmen için yazılmamıştır zaten bu entry ?!?!?

Kimse öğrensin diye değildir. İnansın diye de... Öylesine yazılmıştır.

Craft Woman dedi ki...

Ne alem hatunsun ya ama şu bir gerçek bilmediklerimizi öğrendik sayende aydınlandım be bacım !

Burcu SezeR dedi ki...

Sadece benim hoşuma gittiği ve inancımın sonsuz olması sebebi ile ve blog benim olduğundan yazdım... Hepsi bu...

ellyf dedi ki...

Sakin ol sinirlenme, yazı çok uzun işte okuyamadım akşam okuyup yorumlayacağım...

K®HAN dedi ki...

tebrik ederim. cesursun.

cesursun çünkü karanlıktan beslenenlerin dünyasına pencere açmak cesaret ister.

çünkü o pencereden güneş girer ve ellerindeki o çok kıymetli sattıkları felsefe fenerlerinin hükmü söner.

bu cesaretin, gücünü O'na olan inancından alıyor.

madem öyledir, sinirlenme,

gülümse :)

Goddess Artemis ha..
kendine ilahlık yakıştıran birinin yorumu ne olsa güldürür beni.

selametle....

Kemal dedi ki...

Goddess size hiç yakıştıramadım o yorumu. Ayrıca Muhammed değil Hz. Muhammed! Lütfen biraz daha hassas ve düşünceli olalım...