Elif Şafak'ın şimdiye kadar okuduğum ve ilk kez elimden bırakamadığım en güzel romanı bana göre, Şehrin Aynaları. Beklediğimden çok daha kolay bir dil, takibi zorlamayan olay akışı, durup düşünülesi cümlelerin mevcut olduğu bu kitap bana kalırsa Pinhan'ı ve Siyah Süt'ü gerilerde bırakmış gibi gözüküyor.
Ben isterdim ki konu romanı daha uzun tutmalıymış Elif Şafak. Özgün karakterler yaratarak okuyucuya birazcık koklatması insanı üzüyor. Ana karakterler dışındakileri de kullanarak 2-3 cilt bile basabilir bu kitabı...
Bir kaç alıntı da yapalım kitaptan iyice anlaşılsın derim ben;
''Bilmemek, kendi gölgenden korkmana sebep olur; bilmekse başkalarının gölgesinden. Biri içerden kuşatır seni, öteki dışardan'.
"Kadın inci gibidir. Bazen senelerce, bazen de ömür boyu bir istiridyenin içinde saklar kendini. Fakat bir kez gün ışığı gördü mü çabucak unutur geçmişini. Geçmişte ne kadar saklanmışsa o kadar seyredilmek ister; ne kadar kapalı kalmışsa o kadar açığa çıkmak ister. İşte o an çıkıp geldiğinde, artık ona kimse mani olamaz. Kendi bile."
''Gitmek kadere diş bileyenlerin, varmaksa kadere inanmayanların tercihiydi. Birinin kökleri geçmişte, haritası çok merkezli; ötekininse kolları gelecekte, haritası tek merkezliydi. Bu sebepten, birinde ağır basan dişilik, ötekinde erkeklikti. Kaçmaya gelince o bambaşkaydı. Kaçmak sürekli hareket halinde olmasıyla gitmeyi ve gizliden gizliye barındırdığı bir başka, bir öte mekan arzusuyla da varmayı çağrıştırıyordu. Velhasıl kaçmak, hem gitmeye hem de varmaya, ne gitmeye ne de varmaya benziyordu.''
Kitabı tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder