14 Mart 2011 Pazartesi

Trendeki Yabancılar

Patricia Highsmith 17 yaşında polisiye türündeki ilk romanına "Trendeki Yabancılar" isimini verdi. Kitabın adının tanıdık geldiği kanısına varanlar belki de 1950 yapımı Alfred Hitchcock'un kitabı filmleştirdiği halini anımsamışlardır.



*Spoiler

Bruno ve Guy arasındaki sohbet bir tren yolculuğunda başlar. 2 yıldır ayrı yaşadığı karısı Miriam'dan boşanmak için trenle Metcalf'a giden Guy bir mimardır. Küçük bir kasabada lisede tanıdığı Miriam ile evliliği istediği gibi olmamış ve karısı tarafından defalarca aldatılmıştır. Başka bir adamdan çocuk bekleyen karısını boşayarak şehirde aşık olduğu Anne ile evlenmek istemektedir. Tek isteği budur. Halbuki içten içe Miriam'dan nefret ediyordur. Haksızlığa uğramışlığın öfkesi vardır içinde.

Charles A. Bruno üst tabakaya mensup, zengin mi zengin bir anneye ve karısı tarafından zenginleşmiş bir babaya sahiptir. (Alkolik olmasını babasından nefret etmesine bağlıyorum ben) Annesine aşık derecesinde bağımlıdır ve kıskançlığı, bu kadar zenginlik içinde parasız bırakıldığını düşünmesi babasına nefretini tırmandırmaktadır. Bruno hiperaktif bir yapıya sahiptir. Hareketli ve acelecidir. (Şizofren tavırlar sezdim ben açıkçası.) Bruno ve Guy trende tanışırlar daha evvel demiştim. Sohbet sırasında Bruno, Guy'ın Miriam ile olan yaşamını öğrenir ve Guy kadar eski karısından nefret etmeye başlar. İçindeki öfke babası sayesinde öyle büyüktür ki şimdi yanında Miriam olsa oracıkta gebertebilirdi kızı. Kısa bir süre düşündükten ve içki içtikten sonra Guy'a bir teklifte bulunur. Miriam'ı öldürmesi karşılığında Guy'ın, babasını öldürmesi. İşte kitabın anlattığı konu bu.

Gerilimi bol olan kitapta Bruno'nun iğrenç şantajları ve tacizleri mide bulandırıcı biçimde okuyucuya aktarılmıştır. Filmi henüz izleyemedim. Bulamadım laf aramızda fakat aynı tadı alabilecek miydim zaten emin değilim.

Hiç yorum yok: