Aşkın mide ağrısını fillerle anlatabilecek kadar sağlam yönetmen Dagur Kári filmidir. 106 dakika boyunca yorulmadan, gülümseyerek izlenilebilecek bir iç hesaplaşmadır. Başrollerini Jakob Cedergren, Tilly Scott Pedersen 'in paylaştığı film siyah-beyazdır. Bu bile filmi izlenebilir kılmaktadır. Film kendi içerisinde bölümlere ayrılmıştır. Aynı Charlie Chaplin filmleri gibi.
Duvar boyacısı Daniel ve şişko arkadaşı "büyükbaba"'nın aynı kıza vurulmalarını, kızın Daniel'i seçmesini, büyükbabanın ebatlarının aksine orta saha hakemi olmak istemesini, bir deney merkezinde çalışmasını, Daniel'in parasızlığını, Franc'ın (esaskız) hamile kalarak kürtaj olma kararını harika bir dille ve görsellikle bize sunmuş yönetmen. Filmin en güzel karesi şüphesiz izleyenler de aynı fikirdedir eminim; kürtaj için hastaneye giderken bir anda kızın renklenmesidir ve saçlarının turuncu olduğunun gözümüze sokulmasıdır. Şahanedir. Sadece yarım dakika süren bu görüntünün ardından film istediği mesajı vererek yine siyah-beyaz devam etmektedir. O renkli an Daniel'in baba olmaya karar vermesini anlatır. Araba asla hastaneye gitmez. Filmde dikkatimi çeken ve hoşuma giden replikler var. Misal;
Franc hamile olduğunu öğrendiğinde şampanya açarak derdinden ağlamaya başlar ve bu sırada Daniel eve gelir "Neyin var?" diye sorar. Franc'ın cevabı ise; "Fırında kekim var" olur. Bunun üzerine Daniel "Keki mi yaktın?" der. Franc ise "hamileyim" diye cevap verir. Daniel'in ; "Tamam, şampanyayla mı kutlamak istedin?" sorusuna Franc ağlayarak; "Hayır, işeyemedim" diye cevap vererek beni kopartmıştır. Daniel'e bir süre kal gelir ve şöyle der "Ben baba falan olamam, ben...gazete bile okumuyorum. Başbakan kim onu bile bilmiyorum" . Filmin sonunda görüyoruz ki Daniel baba olabilirmiş :)
Büyükbaba kişisinin ilk maçı bir kadınlar futbol maçıdır. Penaltı kararı vermektedir. "Penaltı..Gel buraya..al sana kırmızı kart.. Ne? Numara mı yaptı o? Tamam o halde kırmızı karttan vazgeçiyoruz. Ama penaltı hala geçerli" Burası da beni çok güldürdü. Böylece büyükbabanın hakemlik kariyeri başlamadan bitmiş oldu.
Daniel kirasını ödeyemediği karavanından atılır. Ve kalacak yer aramaya başlar. Bulamaz. Son çare olarak babasına gider. Nasıl para kazanacağı hakkında fikir yürütürken aklına modellik yapmak gelir. Ve ;
Daniel: O zaman ben de modellik yapar para kazanırım.
Baba: Tipini kullanarak para mı kazanacaksın. Bu çok aşağılayıcı. Hem modellik yaparsan kazandığın paranın yarısını ben alırım. Yarısını da annen alır. Ne de olsa tipinin yarısını benden yarısını annenden alıyorsun.
İşte Voksne Mennesker böylesine değişik bir film. İnternet sitesini mutlaka ziyaret etmenizi ve muhteşem soundtracklerini de [-ki parçaları Dagur Kári'nin kendi grubu slowblow bestelemiştir] dinlemenizi tavsiye buyuruyorum.
Duvar boyacısı Daniel ve şişko arkadaşı "büyükbaba"'nın aynı kıza vurulmalarını, kızın Daniel'i seçmesini, büyükbabanın ebatlarının aksine orta saha hakemi olmak istemesini, bir deney merkezinde çalışmasını, Daniel'in parasızlığını, Franc'ın (esaskız) hamile kalarak kürtaj olma kararını harika bir dille ve görsellikle bize sunmuş yönetmen. Filmin en güzel karesi şüphesiz izleyenler de aynı fikirdedir eminim; kürtaj için hastaneye giderken bir anda kızın renklenmesidir ve saçlarının turuncu olduğunun gözümüze sokulmasıdır. Şahanedir. Sadece yarım dakika süren bu görüntünün ardından film istediği mesajı vererek yine siyah-beyaz devam etmektedir. O renkli an Daniel'in baba olmaya karar vermesini anlatır. Araba asla hastaneye gitmez. Filmde dikkatimi çeken ve hoşuma giden replikler var. Misal;
Franc hamile olduğunu öğrendiğinde şampanya açarak derdinden ağlamaya başlar ve bu sırada Daniel eve gelir "Neyin var?" diye sorar. Franc'ın cevabı ise; "Fırında kekim var" olur. Bunun üzerine Daniel "Keki mi yaktın?" der. Franc ise "hamileyim" diye cevap verir. Daniel'in ; "Tamam, şampanyayla mı kutlamak istedin?" sorusuna Franc ağlayarak; "Hayır, işeyemedim" diye cevap vererek beni kopartmıştır. Daniel'e bir süre kal gelir ve şöyle der "Ben baba falan olamam, ben...gazete bile okumuyorum. Başbakan kim onu bile bilmiyorum" . Filmin sonunda görüyoruz ki Daniel baba olabilirmiş :)
Büyükbaba kişisinin ilk maçı bir kadınlar futbol maçıdır. Penaltı kararı vermektedir. "Penaltı..Gel buraya..al sana kırmızı kart.. Ne? Numara mı yaptı o? Tamam o halde kırmızı karttan vazgeçiyoruz. Ama penaltı hala geçerli" Burası da beni çok güldürdü. Böylece büyükbabanın hakemlik kariyeri başlamadan bitmiş oldu.
Daniel kirasını ödeyemediği karavanından atılır. Ve kalacak yer aramaya başlar. Bulamaz. Son çare olarak babasına gider. Nasıl para kazanacağı hakkında fikir yürütürken aklına modellik yapmak gelir. Ve ;
Daniel: O zaman ben de modellik yapar para kazanırım.
Baba: Tipini kullanarak para mı kazanacaksın. Bu çok aşağılayıcı. Hem modellik yaparsan kazandığın paranın yarısını ben alırım. Yarısını da annen alır. Ne de olsa tipinin yarısını benden yarısını annenden alıyorsun.
İşte Voksne Mennesker böylesine değişik bir film. İnternet sitesini mutlaka ziyaret etmenizi ve muhteşem soundtracklerini de [-ki parçaları Dagur Kári'nin kendi grubu slowblow bestelemiştir] dinlemenizi tavsiye buyuruyorum.
5 yorum:
Alsammı almasam mı diye düşünmüştüm Burcuk sen yazınca garip oldum annem anlatmışınd acık zevk alırmıyım sence izlesem mi ?
Penaltı olayı ve tipin yarısı esprisi çok iyiymiş :) İlerde zengin bir çocuğum olursa kullanırım bu lafı :)
Bu arada cahilliğime ver, bu film sinemalarda oynuyor mu yoksa vcd ya da dvd olarak mı temin edilebiliyor?
Arkadaşlar, film bir festivalde gösterilmiş 2005 yapımı diye biliyorum ben. Bu yüzden sinemalarda yok. DVD olarak mevcut.
Edacım, yumuşak, kendi halinde filmleri seviyorsan güzel seçim. dinlendiriyor.
Aman izleyin yahu ne çıkar ki? :)
he gıı ne çıkar izleyiverik gıı seni mi kırcam gıııı dakika da 1500 gııı eee bugün temizlik vardı evde Hanım abla ile konuşursam böleee gıılarım dimi gıı :)
Bu akşam cnbc-e de saat 21 de yayınlanacak.
Yorum Gönder