23 Mayıs 2011 Pazartesi

Serenad



Spoiler

Kitabı çok düşünmeden raftan alıp sepete koydum. İşyerine geldiğimde masaya bıraktım. Baktım kapak resmine. Taş bir sokak, şemsiyeli bir kadın. Kapağı kaldırıp adetim olduğu üzere yazdım tarihi, mekanı, adımı. "Edebiyat dünyasında tam olarak oturtacak bir koltuk bulamadığım insan, sevgili Zülfü Livaneli" notundan sonra "Serenad"'ı okumaya başladım. Kitap ilerledikçe romantizm arıyor insan isminden dolayı kitapta. Sonra uçakta buluyor kendisini okur "maya" adıyla. Amerika'ya olan yolculuğumuzun sebebi Türkiye topraklarında başlıyor. Maya'nın yaşananları anlattığı kitabıyla Amerika'da son buluyor.

İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'nde bir memur olarak çalışan Maya Duran konferans için ülkeye gelen 87 yaşındaki Profesör Maximillian Wagner'ı havaalanında karşılamakla ve ona tercümanlık yapmakla (mihmandarlık) görevlendirilmiştir. 59 yıl sonra tekrar İstanbul'a gelen Prof. Max. için bu şehrin farklı bir önemi vardır. Maya misafiri önce oteline yerleştirir, fakat havaalanından bu yana bazı karanlık tipler tarafından takip edildiğini anlaması uzun sürmez. Bir süre sonra yaptığı araştırma sonucu Profesörün sadece bir bilim adamı değil ayrıca geçmiş yıllara dayanan bir takım işleri olduğunu öğrenir.

Maya 15 yaşındaki oğlu Kerem ile ilişkilerinin kopma noktasında olduğunun farkındadır. Bu durumu ona karşı kullanarak Profesörün hayatını araştırma görevini Kerem'e devrederek onu normal yaşama döndürmeye çalışır. Bir kaç zaman sonunda Kerem'in verdiği bilgiler 2. Dünya Savaşı'na dayanmaktadır. Struma gemisinin gizine, Hitler'in Almanya'sına ait bilgiler vs. Türkiye'ye 1939-1943 yılları arasında gelen tüm bilim adamlarını kapsar. 3 gün içinde hayatı bambaşka bir düzleme sıçrayan Maya geçmişi ile ilgili de bir çok değişik bilgiye ulaşır. Maya karakteri ile Maya'nın babasının Ermeni soyundan ve annesinin Kırım Türklerinden geldiğini öğrenmesi ile ırk karışımına değinir yazar. İnsanlığın soykırım yapma huyunun her daim olduğunu, her ırkın bunu öyle yada böyle yaşadığını, iktidarların ölümle bağını anlatır bu kitap.

Kitabın 2. kısmı Prof. ve sevdiği kadın Nadia'nın hikayesinden bahseder. Maya'nın Prof.'den dinlediği kadarıyla evlilikleri, Nadia'nın bir yahudi olmasına rağmen Alman soyadıyla yaşaması, zamanın Almanya'sının ve doğu Avrupa'sının cehennemden beter durumuna şahit oluruz.

Max ile Nadia Almanya'dan kaçarak İstanbul'a doğru trenle yola çıkmışlardır fakat Nadia bir anda SS subayları tarafından trenden indirilir. Uzun süre karısından haber alamayan Max İstanbul'a ulaşarak geri bıraktığı karısını bulmak için her yana başvurur. Kendisi de Alman olmasına rağmen kaçak sayılan Max 2 yılın sonunda bir Yahudi kampında Nadia'yaya ulaşır. Onu bir şekilde (Sahte vaftiz belgesi düzenleterek) kamptan çıkrtıp Romanya'ya ulaşmasını sağlar. Artık kavuşmalarına bir engel kalmamıştır. Ne kadar parası varsa karısına gönderir bu para ile Nasi "Struma" isimli gemiden bir biley satın alır. Struma İstanbul kıyılarına gelmeden Max kıyıda gemiyi beklemeye başlar günler öncesinde. Gemi görünür kıyıya yaklaşır fakat kimse inmez. Ülkelerin ortak aldıkları kararla gemi tamir edildikten sonra Filistin'e doğru yola çıkmalıdır. Türkiye mülteci mülteci kabul etmemektedir. Max. bir kez daha hayal kırıklığı yaşar. Ve karısını bir daha asla göremez çünkü karantina'ya alınan geöi Şile açıklarında bir Sovyet torpidosu tarafından havaya uçurulur. Max karısının ve bir sürü indanın bu şekilde parçalandığını görür. Bu yüzden " tüm iktidarlar öldürür" der. Ona göre tüm hükümetler suçludur.

Max kısa süre sonra sınırdışı edilir ve yaşamak için kendisine Amerika'yı seçer. Ağır depresyon yaşar ve bir gün yine gelir İstanbul'a. Maya ile tanışır. Ona herşeyi anlatır. Bir de küçük bir beste dinletir Nadia'ya yazdığı bir parça. İşte kitabın son bölümü de Prof. kaybettiği bu bestenin yani "Serenad'ın" notalarını bulmakla kendisini sorumlu hisseden Maya'nın Almanya , Amerika seyahatini konu edinir.

Genel anlamda sürükleyici bir kitap fakat yer yer kendini tekrar ettiği de bir gerçek. Okuyucuda merak uyandırma amacıyla bayıltıcı bir oyalama derdine girilmiş. Daha kısa tutulabilirmiş. Yine de kütüphanemde yerini almıştır.

Hiç yorum yok: