22 Mart 2011 Salı

Elif

Paulo Coelho okumayalı bir hayli zaman olmuş. Elif'i okuyunca farkettim maalesef. Mart 2011'de yayınlanmış kitap hakkında bir kaç makale okudum öncesinde fakat merakımı tatmin etmedi yazılanlar. En iyisi kendim okuyup anlamak, anlayabilmek.


Elif, Alef yada Aleph, reenkarnasyon temasını işleyen bir kitap. Ana karakteri Paulo'nun kendisi olunca gerçek olması ihtimalini okuyucuda daha da sorgulatan bir eser. Kitabın tanıtımında defalarca Türk kızı Hilal ile olan yolculuğundan bahseden yayıncılar, okuyucu kitlesini bu yolla tavlayabileceklerini düşünmüşler belli ki. Fakat itiraf etmeliyim ki bu konuda ben hayal kırıklığı yaşadım. Çünkü Türk kimliği ile herhangi bir bağı olmayan bir kız Hilal. Yahut bu kimlikten bahsetme gereksinimi duyulmamış kitapta. Bu sebep ile kitabın reklamını bu yolla yapan kişilere teessüf ederim.

*Spoiler

Paulo Coelho yazar kimliğinin dışında inancını yitirmek üzere olduğunu ve artık üretemediğini düşündüğü sırada J. ismindeki medyumu (kahin, guru yada her neyse) ile yaptığı sohbeti sırasında inancının geri gelmesi için Türkiye üzerinden bir yolculuğa çıkması gerektiğini söyler J.. Bir zaman sonra aklına gelen bu yolculuğa çıkarak Transsibirya demiryolu ile 9288 km yolu 2 yayıncısı ile tamamlamak için planlarını yapar. Fakat Rusya'da onu bekleyen Türkiye doğumlu 21 yaşındaki Hilal, J.'nin Paulo'ya bahsettiği şeylerden bahsedince onunla kaçınılmaz bir maceraya atılmak zorunda kalır.

Hilal küçükken cinsel tacize uğrar ve bu durumu aşamayınca keman çalmaya başlar. Tüm enerjisini buna harcayarak büyük bir keman ustası haline gelir. 12 yaşında Rusya'ya eğitim için gelir ve bir daha ülkesine dönmez.

Paulo, geçmiş hayatlarında olmuş olayları görmektedir. Artık trans hali mi dersiniz astral seyahat mi bilemeyeceğim fakat, geçmiş yüzyıllarda yaşayarak haksızlık ettiği tüm kadınları ömrünün belirli zamanlarında tanıyarak onlarla olan hesaplarını kapatmaya çabalar. Hilal de bu kadınlardan sadece biridir.

Bu tarz konulardan hoşlananlar için keyifli bir kitap.

"Hayatımızda keskin bir dönüşüm yaratan felaketlerin temelinde hep aynı şey vardır: birini kaybetmek. Birini kaybettiğimizde eskiyi geri getirmeye çalışmak boşunadır. Doğru olan, açılan büyük boşluğu yeni birşeyle doldurmaya çalışmaktır. Teorik olarak her kayıpta bir hayır vardır. Pratikte ise kayıplar insana Tanrı'nın varlığını sorgulatır ve kafada bir soru doğurur:

Bunu hak ettim mi?"

Hiç yorum yok: